Röportaj: Murat Erdin
Uluslararası göç ve mültecilik konularında yaptığı çalışmalarla tanınan ressam Evren Gül, yeni çalışmalarında dünya edebiyatının ünlü karakterlerinin hayali yolculuklarını resmediyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Basın Müzesi’nde düzenlediği “Düşünce ve İfade Özgürlüğü” temalı serginin üçüncü edisyonuna katılan sanatçı, Kadıköy’deki atölyesinde çalışmalarını sürdürüyor.
Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta Ressam Evren Gül ile konuştuk.
Sayın Evren Gül hangi toplumsal itkiyle resim yapıyorsunuz? Motivasyonunuz nedir?
Resim yapma davranışı benim için neredeyse içgüdüsel bir süreç. Kendimi bu kadar kendim ve merkezlenmiş olarak ifade edebildiğim başka bir alan yok hayatımda. Açıkçası uzun yıllar içinde bu ifade biçimine alıştıkça da artık kimliğim oldu, diyebilirim. O yüzden herhangi bir sosyal motivasyondan çok psikolojik ve varoluşsal bir motivasyon söz konusu benim için. Ancak son birkaç yıldır daha çok tematik çalıştığım için işe gider gibi bir sorumluluk duygusuyla düzenli, disiplinli resim yaptığımda oluyor. Yani resim yapma motivasyonum için tek bir açıklama getiremiyorum. Son dönemlerde, yaş almanın da etkisiyle deneyimler ve anılar da kendilerini ifade etmek istiyorlar. Bu, hayatımın başka dönemlerinde karşılaştığım bir şey değildi. Bu yüzden yaş almak ve yaşananların çöken demi, bir konu zenginliğini de getiriyor. Bu da kuşkusuz insandan çıkmak isteyen bir şey oluyor.
Türkiye resim yapmak için ideal bir yer mi?
İnanın bu konuda iyimser değilim. Bir defa temel yaşamsal problemlerle boğuşan bir halk var. Resim satın almak gibi rafine zevkleri geliştiremiyorlar. Buna gereksinim de hissedildiğini düşünmüyorum açıkçası. Hal böyle olunca bizim en önemli üretme motivasyonlarımızdan olan eserlerimizi satma durumu sekteye uğruyor. Zaten bunun maddi bir karşılığa dönme meselesi sanatçıların hayatında da geç gelen bir mevsim. Hadi onu geçtim; genç kuşak sanatçılar, kendilerini bir akademik personel olmaya atamadılarsa muhakkak yan işlerde çalışmak zorundalar. Bu işlerde Türkiye’de saatlik - part time iş kültürü oturmadığı için asgari veya ortalama maaşlarla ve tam zamanlı oluyor. Ne zaman resim yapacak bu insanlar, nasıl hem atölye kiralarını ödeyip hem geçinecekler? Bunlar hep sorun. O yüzden Türkiye’nin bu işler için uygun olduğunu söyleyemiyorum.
En çok hangi objeleri çiziyorsunuz?
Ben obje pek çalışmıyorum. Son beş yıldır iki tane ana izlekle yapıt veriyorum. Bunlardan birisi erginlenme resimleri ya da bir çeşit “kahramanın yolculuğu” konusu diyebiliriz. Bu serilerde dünya edebiyatının önemli eserlerindeki yol hikayelerini baz aldım. Moby Dick veya Martin Eden gibi. Yani kahramanın başına bir şey gelir. Ya sürgün edilir ya aşık olur veya beldesinden kovulur ve bu noktada bir dönüşüm hikayesi, bir yolculuk başlar. Ben kırklı yaşlarımı sürerken ve belli erginlenme süreçlerini geride bırakmışken benden sonra gelen ve geride bıraktığım delikanlıyla iletişim kurmak istedim. Ona yeniden bakma gereği hissettim.
Diğer izleğim ise -ki bu son dönemlerde daha öne çıktı- “uluslararası göç”. Göçmenlik ve mültecilik konuları üzerine çalışıyorum. Zorunlu göçlerle yerlerinden, yurtlarından edilen insanların göç koşulları, aidiyet sorunlarıyla ilgileniyorum.
Sizi TGC'nin Basın Müzesi'nde açtığı Düşünce ve İfade Özgürlüğü sergisinde de gördük. Kendinizi özgür hissediyor musunuz?
Bu özgürlük hissi benim ülkemde erişilmesi kolay bir hal değil. Son yıllarda bu baskıyı daha çok hissediyorum. Direk bir şeyle karşılaşmasam bile yaratılan iklim bizi böyle olmaya itti. Sosyal medyayı dikkatli kullanmaya çalışıyorum. Mümkünse politik bir yorumda bulunmamaya dikkat ediyorum. Ben sıradan, kendi hayat gailesiyle meşgul bir insanım. Başıma bir şey gelirse bana sahip çıkacak hiçbir kurum veya sivil toplum örgütü yok. O yüzden dikkatli olmaya çalışıyorum. Politik nedenler bir yana fazla esneyemeyen; kutsalları, tutucu tarafları yoğun, kapalı bir toplumuz. Bu vatandaşlarda bir tek tipleşmeye, kendilik değerinin, kişisel özgünlüğün azalmasına, farklılıklara tahammülün düşmesine yol açıyor. Bunlar da insanda bazı sakınma refleklerini açığa çıkarıyor. Çünkü sanatçılık birazda toplumsal kabüllerin, tabuların, alışkanlıkların bozulmasıyla ilgili birşeydir.
Gelecekte ne çizeceksiniz? Tarzınız değişebilir mi?
Geleceği kestirmek zor. Fakat tarzımı biraz eski buluyorum ve yenilenmek çok kolay değil. Gelecekte ne çizeceğimden çok güncel sanat trendlerini yakalamak, çağımın ruhunu hep taşımak beni daha çok ilgilendiriyor