Kadınlar fiziksel olarak erkeğe karşı koyamazlar, çünkü erkek fiziksel olarak kadından daha güçlüdür. Ve bir erkek isterse kadına her türlü kötülüğü yapabilir. Bu her devir her uygarlık için geçerli.
Tarihten bir olayla başlayalım kadın , hep zorla elde edilmek istenmiş, ruhuna sahip olmadan bedenine el sürmek ne kadar adil...
Apollon ve Dafni, Antik Yunan mitolojisinde anlatılan bir destandır.
Destana göre, Yunan Deniz Tanrısı Peneus'un kızı Dafni'ye, Apollon aşık olmuştur. Dafni'ye umutsuzca aşık olmasının nedeni, aşk tanrısı Eros'un oklarından birine hedef olmasıdır.
Apollon aslında çok iyi bir okçudur ve kendiyle övünmeyi çok sever. Bir gün kendisi gibi iyi bir okçu olan Arodit'in oğlu genç Eros ile karşılaşır ve onun okçuluk kabiliyeti ile ilgili alaycı sözler söyler. Buna karşılık, Eros öç almak ister ve iki ok hazırlar. Biri altın suyuna batırılmıştır ve saplandığı kişiye tutku ve sonsuz aşk verecektir. Diğer ok ise saplandığı kişiyi aşk ve tutkudan tamamen uzaklaştıracaktır. Altın ok Apollon'un kalbine saplanır ve Dafni'ye umutsuzca aşık olur. Fakat ne yazık ki diğer ok Dafni'nin kalbine saplanmıştır. Dafni, Apollon'dan sürekli kaçar ve aşkını reddeder.
Bir gün Dafni yine kaçarken Apollon'a yakalanır ve babası Yunan Deniz Tanrısı Peneus'dan yardım ister. Peneus, Dafni'yi Defne ağacına dönüştürür ve Dafni sonsuza dek Defne ağacı olarak kalır.
Apollon ise, Defne ağacından aldığı yapraklarla kendine bir taç yapar ve bu tacı başından hiç çıkartmaz. Tüm Apollon heykellerinin başında gördüğümüz Defne yapraklarından yapılmış tacın sebebi budur.
Hikayede bahsi geçtiği gibi, Apollo Dafniye sahip olamasa da onun yapraklarından koparmayı ihmal etmemiş. Ve bir başarı olayı gibi yaprakları başına taç etmiş.
Erkeklerin , kadınlara 'seni başımın tacı yapacağım' sözü buradan gelir. O tacın nereden geldiğini bilmeden bizlerde 'beni çok sevecek, başının tacı, gönlünün sultanı yapacak' diye seviniriz...
Niye bir erkek kadını başının tacı, gönlünün sultanı yapsın. İki kişi birlikte bir saray kursun , bunlar hep 'aslında sen benim istediğim her şeyi yapacaksın, ya benim olacaksın yada benim' anlayışının süslü halidir.
Tarihten örneklere devam edelim , cahiliye döneminde doğan 'KIZ' çocukları diri diri gömülüyordu. Üstelik o istedikleri 'ERKEK' leri doğuracak olan kızlar...
Hep utanç kaynağıydı 'kızım oldu' demek bir babanın yüzünü yere eğdirmeye yetiyordu. Fakat torağa diri diri gömülen o kızları doğuran kadın bir 'ERKEK' dünyaya getirince evler bayram havasına dönüyor adeta törenler düzenleniyordu. Öyle ya doğacak her kız çocuğunu gömecek bir erkek daha doğmuştu. Ve bir kadın tarafından.
Sonra bu insanlar bizim atalarımız oldu;
‘Kızını dövmeyen dizini döver’
'Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin’
'Erkektir yapar elinin kiri'
'Erkek adam çapkın olur'
‘Kadın eksik etektir’
‘Kadının namusu iki bacak arasında’ , hayır asıl erkeğin bacak arasında çünkü, erkek kendine sahip olmadığı için kadının başına bu olaylar geliyor.
Bu sözlerin toplumda kabul görmesiyle kadına yapılan cahiliye dönemindeki olayları arttırarak hatta bu sefer bedenlerinin değil ruhlarının üstüne toprak atıldı.
Kadın eski devirde köle olarak satılmaya ve cinsel olarak kullanılmaya başlandı. Günümüz modern çağına uzanıyor bu ve biz hala göz yumuyoruz üstelik buna günümüz modern çağında modern diye tanımladığımız kadın olarak nasıl mı?
Hep sustuk, susturulduk…
Kadının bir mal gibi satılmasına sessiz kaldık, erkek olgunlaşınca eline para verip ‘Hadi oğlum git erkek ol’ dedik bir kadına gönderdik, o kadının satılmasına göm yumduk.
Hayat kadını dediğimiz o kadınları biz var ettik varlıklarından rahatsız olduk. Öyle ya o hayat kadınıydı bizim onlara biçtiğimiz hayatın kadını.
Yıllardır , Yurt ve Yuvalarda ki vakalara sessiz kaldık, hatta hiç duymadık bile babası, amcası , kardeşi … tarafından tecavüze uğrayan onlardan çocuk sahibi olan kızları görmezden geldik.
Kadın olduklarını bile unuttuk , hiçe saydık, ev vermedik , iş vermedik, yuva kurmalarına izin vermedik,
26 kişinin 16 yaşındaki çocuğa tecavüzü ‘rızası vardı olayda’ dendi o çocuğun geçirdiği 6 ameliyata ve yaşadığı travmaya göz yumduk..
Yurt dışından okumaya gelen ya da iş aramaya gelen kadınların satılmasına göz yumduk..
Onlar bir annenin evladı değil miydi?
Ben gibi, sen gibi...
Ve biz ses çıkarmadıkça arttı, ve hala da artacak tepkisiz kalırsak görmezden gelirsek..
Aslında her çocuk masum doğar ve biz o masum doğan evlatlarımızı nasıl bir başka masumun kanına giren hayatını alt üst eden hatta katili haline getiriyoruz…
Ağlayan anne-babalar , cinayet işleyecek kadar sevgisiz evlat yetiştiren anne-babalar hepimiz aynı dünyadayız. Bu insanlar farklı bir gezegenden gelmiyor. Geceleri avlanmaya çıkan sonra inlerine dönen canavar değil her gün aynı havayı soluduğumuz insanlar.
Kadına yapılan şiddete ilk başta yeterinde karşı gelinmediği için bu duruma alışıldı. Ve kadının kurban bilincine girmesi , her şeyi kabul etmek zorunda kalması toplum tarafından sağlandı. Kişiliği yok sayıldıkça, ruhsal olarak kendisini daha da çaresiz hissetti ve taciz , tecavüz karşısında sesini istediği kadar çıkaramadı. Çıkarsa ne olacaktı, mağdur olan kadın toplum tarafından dışlanacaktı toplumun yüz karası olarak anılacağı için sessiz kaldı, sessiz kaldıkça devam etti…