Röportaj: Yusuf Çifci
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında meslektaşları mana alkoy ve Nazife Aksoy'u taciz iddiaları ile yargılanan Uğur arda aydın görülen davada 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme Nazife Aksoy’u haklı bulurken Mana Alkoy tarafından açılan davayı şikâyetin süresinden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verdi.
Nazife Aksoy mahkeme çıkışı yaptığı açıklamada “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeninin kendi bünyelerinde yaşanan yüz kızartıcı eylemin ve davanın uyandırdığı infial ile ilgili sessizliklerinin, daha doğrusu ses kısıklıklarının açılması için ne yapacaklarını merak ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
İBB Şehir Tiyatroları ise yaptığı açıklamada, “Söz konusu durum tarafımıza iletildiği andan itibaren gerekli süreçler tarafımızdan başlatılmıştır. Davanın takipçisi olmaya ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Duruşma sonucunda Arda Aydın ile mevcut çalışmalarımızı durdurduğumuzu ifade etmek isteriz.” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Arda Aydın suçlamaları kabul etmezken dava, istinaf ve sonrasında temyiz aşamaları ile devam edecek.
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Arda Aydın ile bir söyleşi yaptık.
Dilerseniz en başa dönelim, 2012 yılına… Tam olarak ne oldu?
Olan bir şey yok. Tiyatronun içerisinde ne oluyorsa o oldu. Biz gündelik yaşamımıza devam ederken böyle oldu. Daha doğrusu gündelik yaşamımızın içerisinde olan şeyler kriminal bir vakaya dönüştürüldü. Bunların sebepleri muhtelif. O kadar dallandırılıp budaklandırıldı ki mesele. Bu, çok can sıkıcı bir şey. Olayın özü aslında tiyatroda bütün tiyatrocuların her gün yaşadığı, normal sıradan hadiseler benim karşıma bir kriminal vaka olarak getirildi. Hukuk sisteminin peşin hükümlü davranması, sahne ortamını herhangi kurumsal bir şirketin ortamı ile bir tutmalarıyla başladı aslında.
Sahne ortamının daha samimi mi olduğunu söylüyorsunuz?
Her zaman öyledir. Aksi mümkün olamaz. Diğer türlü iş çıkmaz oradan. 2012’de olduğu iddia edilen olay bir mizansen. Mana Alkoy bir mizanseni benim karşıma bir suç unsuru olarak getirdi. Mizansen, yönetmenin oyun üzerindeki bütün tasarrufunu yansıtmasına deniyor. Mizanseni yönetmen belirler ve der ki: “George sağdan girsin, ortada kadına baksın, bir öpücük kondursun.” misal. Bu bir mizansendir, ama text’te George’un sağdan girip kadına bakıp öpücük kondurması yazmaz. Mana’nın bu davayı açabilmesinin en temel sebebi aslında oyunun yönetmeninin ölmüş olmasıdır.
Peki, bu mizansene şahit olan oyuncular var mıydı?
Mana Alkoy’un iddia ettiği olayın yaşandığı oyundan benim beş tane tanığım var, böyle bir olayın olmadığına dair.
Bu davadan zaman aşımı kaynaklı olarak bir ceza almadınız…
Bu çok tehlikeli bir şey aslında. Zaman aşımı olmasaydı ben sana bundan ceza verecektim, diyor. Bu sebepten dolayı tiyatroda mizansen denen şey, Türkiye’de ve dünyada ilk defa suç haline geldi.
Peki, bu mizansen tek bir seferlik bir mizansen miydi yoksa provalar boyunca devam etti mi?
Provada yönetmen bir mizanseni verir ve hem provalar hem oyun dâhil bu mizansen tekrar edilir. Tıpkı bir dans figürü gibi. O esnada herkesin sağa bakması gerekiyorsa sağa bakar herkes. Bir oyuncu sırf canı istemediği için sağa bakmam deme şansı yoktur, düzen bozulur çünkü.
Oyunlarda bu mizansen uygulandı mı yoksa provalarla mı sınırlı kaldı?
Nekrassov oyunu 5 ay 20 gün kadar prova yaptı ve ondan sonra sahneye çıktı. Son 15 gün kala böyle bir şey oldu diye hatırlıyorum. Yönetmen bana mizanseni son 15 gün kala verdi. Ben oyunda George isimli karakteri oynuyorum. –George çok çapkın, uçarı kaçarı bir tip- Yönetmen bana o çapkınlığı belirtmek için Mana’nın kıçına bir şaplak at ve devam et, dedi. Bana verilen mizansen bu. Yedi prova boyunca devam etti. En temel sorun şu: Mana Alkoy herkesin ortasında yönetmene rahatsız olduğunu söylemiyor ve daha sonra provadan yönetmenle çıkıp yönetmenin arabasında bunu söylüyor ve yönetmen ertesi gün gelip o mizansenin kaldırdım, demiyor. Böyle bir olay patlak veriyor ve biz Mana ile birbirimize giriyoruz. Ben Mana’ya çok açık bir biçimde dedim ki: “ Sen böyle bir mizansenden rahatsız olduğunu sadece yönetmen söylüyorsun, yönetmen bunu kimseye söylemiyor. Sen bana tacizci gözü ile yaklaşıyorsun, ben böyle bir şeyi kabul edemem. “
O dönemde böyle bir şey gündemde miydi yoksa bu olaydan dava açılınca mı haberiniz oldu?
Böyle bir şeyin suç unsuru haline getirildiğinden dava açılınca haberim oldu. O gün zaten kuliste biz Mana Alkoy ile bunun kavgasını herkesin ortası verdik. Yönetmen geldi, “Özür dilerim arkadaşlar Mana rahatsız olduğu için o mizanseni dün itibari ile kaldırdığımı unuttum.” dedi. Bunu herkesin ortasında söyledi ve o mizansen bir daha tekrar edilmedi. Ben orada çok açık ve net Mana tarafından 2012 senesinde insanların gözünde nasıl bir hale sokulmak istendiğimi anladığım için buna çok büyük bir tepki gösterdim. Ben orada oyunun başrol oyuncusu olarak mizanseni uyguluyorum, Mana Hanım bundan rahatsız olmuş, hiç kimseye bir şey söylemiyor. Her ne hikmetse 6 - 7. provadan sonra bunu yönetmene söylüyor ve yönetmen de bunu kimseye söylemiyor, sonrasında Mana arbede çıkarıyor.
Peki, provalarda o mizansen çıkarıldı ve sezon içinde normal bir şekilde oyunlarınızı oynadınız. Aranızda herhangi bir problem var mıydı, o tarihten sonra kendisi ile konuştunuz mu?
Ben o saatten sonra zaten bir daha hiç konuşmadım. Benim tavrım nettir. Ben gelirim oyunumu oynarım, oyun içerisinde samimiyet vs. şeyler sınırlıdır. Benim hayatım boyunca böyle oldu. Ben bu yüzden böyle bir şey ile suçlanmaktan dolayı çok hicap duyduğumu söyledim. Ben esasında agresifimdir. İşi doğru yapabilmek adına çok disiplinli çalışırım. Bu, seyirciye saygıyı gerektirir.
Nazife Aksoy ile aranızda neler yaşandı?
Nazife Aksoy, 2019 Mayıs ayında Harbiye’de oynanan son iki oyuna gelmedi. Her oyun başladığı şekilde, başladığı oyuncu ile biter. Nazife’nin yerine bir başkasını da koyabilirler. Fakat öncesinde haber verilmesi ve Nazife’nin yerine gelecek başka oyuncuyla da prova yapılması lazım, oyun o zaman sağlıklı bir şekilde oynanır. Nazife Aksoy, her ne hikmetse o dönemin genel sanat yönetmeni Süha Uygur’dan izin alarak gelmeyeceğini söylüyor. Süha Uygur ertesi gün geliyor bize diyor ki: “Nazife bugün oyuna gelmeyecek .” Ben de diyorum ki, neye istinaden gelmeyecek? Süha Uygur da diyor ki: “Ben izin verdim.” Herhangi bir kurumsal tiyatroda amirin izni bir mazeret belgesine bağlıdır. O belge olmadan hastalık, ölüm, aileden birinin kaybı vs. olmadan, bunları belgelemeden işinize gelmemezlik edemezsiniz. Yani şunları söylüyorum: Nazife Aksoy, mazeretsiz iki oyuna gelmediği için hakkında rapor tutturuldu.
Süha Uygur izin vermişse yine de rapor mu tutuldu?
Süha Bey’in böyle bir yetkisi yok. Oyunlara dair yegâne yetki nöbetçi rejisördedir Şehir Tiyatrolarında.
Peki, nazife aksoy hakkında rapor tutulması ile sizin ne ilginiz var?
Bu raporu ben tutturdum. Ben tiyatroda disipline inanan biriyim, tiyatro başladığı şekilde devam eder. Oyuncular eğer oyuna gelmezse oyun oynanamaz. Bilet alan kişilere de saygısızlık, sahnedeki diğer rol arkadaşlarına da saygısızlık vs. Bu raporun tutulmasını özellikle ben istedim ve bütün ekip arkadaşlarıma “ben bu raporun tutulmasını istiyorum” dedim. Ekibin tamamı da abi lütfen bu rapor tutulsun dedi.
Nazife Aksoy hakkında rapor tutturduğunuz için böyle bir olay ile suçlandığınızı mı söylüyorsunuz?
Elbette, çünkü çok açık ve net. Mayıs ayında ben kendisi ile ilgili rapor tutturuyorum, haziran ayında Belediye Teftiş Kurulundan bana bir kâğıt geliyor, hakkınızda taciz iddiası var diye. Zamanını soruyorum mart ayı diyor. Bundan ne anlarsınız? Ben mart ayında böyle bir şey yapmışım, nisanda mayısta beraber oyun oynamaya devam ettik. Beraber el ele kol kola dans ediyoruz.
Kuliste nasıldı peki, konuşmaya devam ettiniz mi?
Tabiî ki.
Nazife Aksoy ve eşi Bekir Aksoy’un Şehir Tiyatroları ilişiği neden kesildi?
Onlar, Şehir Tiyatrolarına oyun bazlı sözleşme ile alınmış iki oyuncuydu. Belediye yönetimi Ak Parti’den Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçtikten sonra yeni yönetim oyun bazlı sözleşmelilerin sözleşmesini feshetti temmuz ayının başında.
Yani aslında atılmadılar, sadece sözleşmeleri feshedildi?
Sözleşmeleri feshedildi ve bunu bana ihale etmek istediler. Çok açık ve net. Bunu da herkese bu şekilde anlatıyorlar. Ben kendimi ifade ederken bunun altını çiziyorum. Ben Nazife lehinde rapor tutturduktan sonra böyle bir şikâyet ile karşılaştım. Bu çok açık bir şekilde düşmanlık belirtisidir.
İBB Şehir Tiyatroları hakkınızda bir işlem yaptı mı, kadroda hala var mısınız?
Hayır, işten çıkarılmadım. Benim özlük haklarım devam ediyor. İBB Şehir Tiyatroları toplumsal baskıyı dindirebilmek adına benim prömiyerimi başka bir tarihe erteledi. Zaten kesinleşmiş bir karar yok ortada.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında meslektaşları mana alkoy ve Nazife Aksoy'u taciz iddiaları ile yargılanan Uğur arda aydın görülen davada 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme Nazife Aksoy’u haklı bulurken Mana Alkoy tarafından açılan davayı şikâyetin süresinden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verdi.
Nazife Aksoy mahkeme çıkışı yaptığı açıklamada “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeninin kendi bünyelerinde yaşanan yüz kızartıcı eylemin ve davanın uyandırdığı infial ile ilgili sessizliklerinin, daha doğrusu ses kısıklıklarının açılması için ne yapacaklarını merak ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
İBB Şehir Tiyatroları ise yaptığı açıklamada, “Söz konusu durum tarafımıza iletildiği andan itibaren gerekli süreçler tarafımızdan başlatılmıştır. Davanın takipçisi olmaya ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Duruşma sonucunda Arda Aydın ile mevcut çalışmalarımızı durdurduğumuzu ifade etmek isteriz.” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Arda Aydın suçlamaları kabul etmezken dava, istinaf ve sonrasında temyiz aşamaları ile devam edecek.
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Arda Aydın ile bir söyleşi yaptık.
Dilerseniz en başa dönelim, 2012 yılına… Tam olarak ne oldu?
Olan bir şey yok. Tiyatronun içerisinde ne oluyorsa o oldu. Biz gündelik yaşamımıza devam ederken böyle oldu. Daha doğrusu gündelik yaşamımızın içerisinde olan şeyler kriminal bir vakaya dönüştürüldü. Bunların sebepleri muhtelif. O kadar dallandırılıp budaklandırıldı ki mesele. Bu, çok can sıkıcı bir şey. Olayın özü aslında tiyatroda bütün tiyatrocuların her gün yaşadığı, normal sıradan hadiseler benim karşıma bir kriminal vaka olarak getirildi. Hukuk sisteminin peşin hükümlü davranması, sahne ortamını herhangi kurumsal bir şirketin ortamı ile bir tutmalarıyla başladı aslında.
Sahne ortamının daha samimi mi olduğunu söylüyorsunuz?
Her zaman öyledir. Aksi mümkün olamaz. Diğer türlü iş çıkmaz oradan. 2012’de olduğu iddia edilen olay bir mizansen. Mana Alkoy bir mizanseni benim karşıma bir suç unsuru olarak getirdi. Mizansen, yönetmenin oyun üzerindeki bütün tasarrufunu yansıtmasına deniyor. Mizanseni yönetmen belirler ve der ki: “George sağdan girsin, ortada kadına baksın, bir öpücük kondursun.” misal. Bu bir mizansendir, ama text’te George’un sağdan girip kadına bakıp öpücük kondurması yazmaz. Mana’nın bu davayı açabilmesinin en temel sebebi aslında oyunun yönetmeninin ölmüş olmasıdır.
Peki, bu mizansene şahit olan oyuncular var mıydı?
Mana Alkoy’un iddia ettiği olayın yaşandığı oyundan benim beş tane tanığım var, böyle bir olayın olmadığına dair.
Bu davadan zaman aşımı kaynaklı olarak bir ceza almadınız…
Bu çok tehlikeli bir şey aslında. Zaman aşımı olmasaydı ben sana bundan ceza verecektim, diyor. Bu sebepten dolayı tiyatroda mizansen denen şey, Türkiye’de ve dünyada ilk defa suç haline geldi.
Peki, bu mizansen tek bir seferlik bir mizansen miydi yoksa provalar boyunca devam etti mi?
Provada yönetmen bir mizanseni verir ve hem provalar hem oyun dâhil bu mizansen tekrar edilir. Tıpkı bir dans figürü gibi. O esnada herkesin sağa bakması gerekiyorsa sağa bakar herkes. Bir oyuncu sırf canı istemediği için sağa bakmam deme şansı yoktur, düzen bozulur çünkü.
Oyunlarda bu mizansen uygulandı mı yoksa provalarla mı sınırlı kaldı?
Nekrassov oyunu 5 ay 20 gün kadar prova yaptı ve ondan sonra sahneye çıktı. Son 15 gün kala böyle bir şey oldu diye hatırlıyorum. Yönetmen bana mizanseni son 15 gün kala verdi. Ben oyunda George isimli karakteri oynuyorum. –George çok çapkın, uçarı kaçarı bir tip- Yönetmen bana o çapkınlığı belirtmek için Mana’nın kıçına bir şaplak at ve devam et, dedi. Bana verilen mizansen bu. Yedi prova boyunca devam etti. En temel sorun şu: Mana Alkoy herkesin ortasında yönetmene rahatsız olduğunu söylemiyor ve daha sonra provadan yönetmenle çıkıp yönetmenin arabasında bunu söylüyor ve yönetmen ertesi gün gelip o mizansenin kaldırdım, demiyor. Böyle bir olay patlak veriyor ve biz Mana ile birbirimize giriyoruz. Ben Mana’ya çok açık bir biçimde dedim ki: “ Sen böyle bir mizansenden rahatsız olduğunu sadece yönetmen söylüyorsun, yönetmen bunu kimseye söylemiyor. Sen bana tacizci gözü ile yaklaşıyorsun, ben böyle bir şeyi kabul edemem. “
O dönemde böyle bir şey gündemde miydi yoksa bu olaydan dava açılınca mı haberiniz oldu?
Böyle bir şeyin suç unsuru haline getirildiğinden dava açılınca haberim oldu. O gün zaten kuliste biz Mana Alkoy ile bunun kavgasını herkesin ortası verdik. Yönetmen geldi, “Özür dilerim arkadaşlar Mana rahatsız olduğu için o mizanseni dün itibari ile kaldırdığımı unuttum.” dedi. Bunu herkesin ortasında söyledi ve o mizansen bir daha tekrar edilmedi. Ben orada çok açık ve net Mana tarafından 2012 senesinde insanların gözünde nasıl bir hale sokulmak istendiğimi anladığım için buna çok büyük bir tepki gösterdim. Ben orada oyunun başrol oyuncusu olarak mizanseni uyguluyorum, Mana Hanım bundan rahatsız olmuş, hiç kimseye bir şey söylemiyor. Her ne hikmetse 6 - 7. provadan sonra bunu yönetmene söylüyor ve yönetmen de bunu kimseye söylemiyor, sonrasında Mana arbede çıkarıyor.
Peki, provalarda o mizansen çıkarıldı ve sezon içinde normal bir şekilde oyunlarınızı oynadınız. Aranızda herhangi bir problem var mıydı, o tarihten sonra kendisi ile konuştunuz mu?
Ben o saatten sonra zaten bir daha hiç konuşmadım. Benim tavrım nettir. Ben gelirim oyunumu oynarım, oyun içerisinde samimiyet vs. şeyler sınırlıdır. Benim hayatım boyunca böyle oldu. Ben bu yüzden böyle bir şey ile suçlanmaktan dolayı çok hicap duyduğumu söyledim. Ben esasında agresifimdir. İşi doğru yapabilmek adına çok disiplinli çalışırım. Bu, seyirciye saygıyı gerektirir.
Nazife Aksoy ile aranızda neler yaşandı?
Nazife Aksoy, 2019 Mayıs ayında Harbiye’de oynanan son iki oyuna gelmedi. Her oyun başladığı şekilde, başladığı oyuncu ile biter. Nazife’nin yerine bir başkasını da koyabilirler. Fakat öncesinde haber verilmesi ve Nazife’nin yerine gelecek başka oyuncuyla da prova yapılması lazım, oyun o zaman sağlıklı bir şekilde oynanır. Nazife Aksoy, her ne hikmetse o dönemin genel sanat yönetmeni Süha Uygur’dan izin alarak gelmeyeceğini söylüyor. Süha Uygur ertesi gün geliyor bize diyor ki: “Nazife bugün oyuna gelmeyecek .” Ben de diyorum ki, neye istinaden gelmeyecek? Süha Uygur da diyor ki: “Ben izin verdim.” Herhangi bir kurumsal tiyatroda amirin izni bir mazeret belgesine bağlıdır. O belge olmadan hastalık, ölüm, aileden birinin kaybı vs. olmadan, bunları belgelemeden işinize gelmemezlik edemezsiniz. Yani şunları söylüyorum: Nazife Aksoy, mazeretsiz iki oyuna gelmediği için hakkında rapor tutturuldu.
Süha Uygur izin vermişse yine de rapor mu tutuldu?
Süha Bey’in böyle bir yetkisi yok. Oyunlara dair yegâne yetki nöbetçi rejisördedir Şehir Tiyatrolarında.
Peki, nazife aksoy hakkında rapor tutulması ile sizin ne ilginiz var?
Bu raporu ben tutturdum. Ben tiyatroda disipline inanan biriyim, tiyatro başladığı şekilde devam eder. Oyuncular eğer oyuna gelmezse oyun oynanamaz. Bilet alan kişilere de saygısızlık, sahnedeki diğer rol arkadaşlarına da saygısızlık vs. Bu raporun tutulmasını özellikle ben istedim ve bütün ekip arkadaşlarıma “ben bu raporun tutulmasını istiyorum” dedim. Ekibin tamamı da abi lütfen bu rapor tutulsun dedi.
Nazife Aksoy hakkında rapor tutturduğunuz için böyle bir olay ile suçlandığınızı mı söylüyorsunuz?
Elbette, çünkü çok açık ve net. Mayıs ayında ben kendisi ile ilgili rapor tutturuyorum, haziran ayında Belediye Teftiş Kurulundan bana bir kâğıt geliyor, hakkınızda taciz iddiası var diye. Zamanını soruyorum mart ayı diyor. Bundan ne anlarsınız? Ben mart ayında böyle bir şey yapmışım, nisanda mayısta beraber oyun oynamaya devam ettik. Beraber el ele kol kola dans ediyoruz.
Kuliste nasıldı peki, konuşmaya devam ettiniz mi?
Tabiî ki.
Nazife Aksoy ve eşi Bekir Aksoy’un Şehir Tiyatroları ilişiği neden kesildi?
Onlar, Şehir Tiyatrolarına oyun bazlı sözleşme ile alınmış iki oyuncuydu. Belediye yönetimi Ak Parti’den Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçtikten sonra yeni yönetim oyun bazlı sözleşmelilerin sözleşmesini feshetti temmuz ayının başında.
Yani aslında atılmadılar, sadece sözleşmeleri feshedildi?
Sözleşmeleri feshedildi ve bunu bana ihale etmek istediler. Çok açık ve net. Bunu da herkese bu şekilde anlatıyorlar. Ben kendimi ifade ederken bunun altını çiziyorum. Ben Nazife lehinde rapor tutturduktan sonra böyle bir şikâyet ile karşılaştım. Bu çok açık bir şekilde düşmanlık belirtisidir.
İBB Şehir Tiyatroları hakkınızda bir işlem yaptı mı, kadroda hala var mısınız?
Hayır, işten çıkarılmadım. Benim özlük haklarım devam ediyor. İBB Şehir Tiyatroları toplumsal baskıyı dindirebilmek adına benim prömiyerimi başka bir tarihe erteledi. Zaten kesinleşmiş bir karar yok ortada.
İbb yönetimi kamudan elde ettiği kaynağı tacizci birine mi aktarıyor yani! ne berbat bir işleyiş bu. hemen ibb'ye bu yanlış uygulamadan duyduğum rahatsızlığı ileteceğim. ayrıca, "Zaten kesinleşmiş bir karar yok ortada" ne demek? 'Verilen karara' itiraz hakkını kullanaacak biri nasıl bu sözü söyler? tekrar edeyim 'verilen karara itiraz edecek biri'!!! bu sözler kamuoyuna açıkça yalan söylemektir.