Yusuf Çifci yazdı
Beren Saat ve Mehmet Günsür’e Metin Akdülger, Melisa Şenolsun, Başak Köklükaya, Tim Seyfi, Senan Kara gibi usta oyuncuların eşlik ettiği Atiye dizisi, 3. sezonu ile nihayet final yaptı. Nihayet diyorum; çünkü aceleyle çekilmiş hissi veren bölümler, 3. sezonda adeta zirveye ulaşmıştı. Tabii, zaten en başından dizinin üç sezon yayınlanacağı yapım şirketi tarafından belirtilmişti. Bu bakımdan bir sürprizden bahsedemeyiz. Ama başladığı diziyi yarım bırakamayan diziseverlerin son sezonda saçlarında pek de saç kalmadığını söylesek hiç de abartmış olmayız. Keza, dizi özellikle üçüncü sezonda saç baş yolduracak cinstendi. 2019 yılından beridir, sekizer bölümlük üç sezon olarak Netflix’te yayınlanan dizinin her ne kadar büyük bir reklam bütçesi ile tanıtımı yapılmış olsa da dizi, içerik olarak maalesef ki beklentileri karşılayamadı.
Peki ama neden?
Anadolu’nun farklı yerlerinden çeşitli mekânları temel alarak kurgulan Atiye, baştan sona bir arayışı ele alıyor. ‘Tarihin sıfır noktası’ olarak adlandırılan Göbeklitepe’te başlayan macera yine Göbeklitepe’de son buluyor. Dizi, Bursa Suuçtu Şelalesi’nden mutlu bir aile tablosu ile şu sözlerle sonlanıyor: Ömrünün sonuna kadar aynı soruyu sor: Sen kimsin? Kimsin sen?
Tıpkı Mehmet Günsür’ün rol aldığı bir başka dizi olan Fi’deki son sözlerle…
Öncelikle Atiye dizisinin Anadolu’nun kadim kültürü ve yer yer Şaman kültürünü ele alması aslında çok değerli. Bu toprakların binlerce yıllık geleneğinin ve tarihinin Netflix gibi bir platformda dünyaya sunulması da ayrıca takdire şayan. İstanbul, Şanlıurfa Göbeklitepe, Adıyaman Nemrut Dağı, Kapadokya ve Mardin gibi muhteşem bir coğrafyanın hem Türkiye hem de dünya seyircisine tanıtılması turizm açısında da gerçekten dikkate değer. Öte yandan bu kadar harika malzemelerle vasat denilebilecek bir dizi çıkarılması ise bu yazının asıl konusu.
Sönük Oyunculuklar
Neredeyse bütün oyuncuların oldukça deneyimli isimler olmasına karşın Atiye dizisindeki tutuk, ruhsuz ve yavan oyunculukları dizinin ruhuna gölge düşürüyor. Mesela, dizide Atiye’yi canlandıran Beren Saat’in neredeyse duygusal hiçbir geçişi bulunmuyor. Dünya yok olurken de kızını bulduğunda da günlük yaşantısında da aynı yüz ifadesini ekrana yansıtıyor. Erhan rolünü canlandıran Mehmet Günsür’ün neredeyse her 15 dakikada bir “Ozan” şeklinde bağırışı ve bu bağırış sırasında oldukça tizleşen sesi antipatik bile gelebiliyor. Ayrıca oynadığı diğer herhangi bir diziden farklı olarak oyunculuk adına diziye bir şey katmaması da üzücü. Mehmet Günsür’ün herhangi bir dizide yanlışlıkla kendini canlandırması birkaç diziye kadar çekilebilir gelebilir ama bir yerden sonra kabak tadı veriyor. Dizide Cansu rolünü canlandıran Melisa Şenolsun’a ise üçüncü sezonda fazla bir replik yazılmamış. Her bölümde birkaç defa “S…r git Ozan!” repliğini tekrarlıyor. Bütün bunlar birleşince kafalarda tek bir soru beliriyor: Gerçek Kesit ve Sırlar Dünyası bu dizinin neresinde?
Karmaşık Senaryo
Dizi aslında oldukça derin bir konuyu maalesef ki yüzeysel olarak ele alıyor. Bu yüzeysellik kasıtlı bir tercihten ziyade aslında o konuya vakıf olunmadığı izlenimi veriyor. Dizide ela alınan fantastik unsurlar ve Anadolu’nun yer yer mistisizme varan kadim geleneği derinlemesine değil de sanki sadece Wikipedia’dan çalışılmış. Ne oyuncular ne senarist ne de yönetmen bu kültürün oldukça dışındaymış gibi bir havada ilerliyor her bir bölüm. Bu arada dizinin karmaşıklığı yine bir Netflix yapımı olan Dark’ı hatırlatıyor fakat Dark’ı izleyenler dizinin özellikle bu kadar karmaşık kurgulandığının farkında. Atiye’de ise bir karmaşıklık var fakat bu daha çok kafa karışıklığını andırıyor.
Bu karmaşıklık sadece dizide değil eser sahibinin aslında kim olduğunda ortaya çıkıyor. Bildiğiniz gibi dizi bir uyarlama. Dizinin jeneriğinde yazdığına göre dizi, Şengül Boybaş’ın “Dünyanın Uyanışı” roman serisinden uyarlama. Dizinin kitapla paralel giden pek çok yanı bulunsa da kitaptan ayrılan yanları çok daha fazla. Zaten Şengül Boybaş ile Mürekkep Haber’de yaptığım röportajda Boybaş şu ifadeleri kullanmıştı: “Beni rahatsız eden olay örgüsünün bozulması değil, ben emekte problem yaşıyorum. Bir eser sahibi olarak emek veriyorsun. Bunu değiştirirken ya da bir şey katarken tabii ki de eser sahibinden icazet alman gerekiyor. Burada biraz sıkıntı yaşadık. İkinci sezonun bu şekilde olmasını tasvip etmedim. Orada bir problem yaşadık ve sonrasında da süreç sıkıntılı işlemeye başladı. Her şeyin başında emeğe saygı. Ben onlara dava açarken tazminat davası açmadım, ben sadece haklarıma olabilecek tecavüzü önleme davası açtım. Sizin emek verdiğiniz bir eserde sizi yok saymaları kötü bir şey. Sizi çıkarmak istemeleri kötü bir şey. Ben o kitabın sahibiyim.”
Tabii, tek problem Şengül Boybaş’ın itirazları değil. Geçtiğimiz günlerde yazar Buket Uzuner, ‘Atiye’ dizisinin kendisine ait olan ‘Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları’ serisindeki ‘Toprak’ isimli romanından izinsiz kullanıldığını ve sözleşmesiz intihal edildiğini öne sürerek bir dava açtı. Dava süreci şimdilik devam ediyor. Nasıl bir karar çıkacak bekleyip göreceğiz.
Peki, kişisel görüşüm hangi yönde? Dizi, sanki bir sentezin ürünü. Hem Şengül Boybaş’ın Dünyanın Uyanışı roman serisini hem Buket Uzuner’in Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları serisini okudum. Bana göre Atiye bu iki romanın ve senaristlerin kendi eklemeleriyle kurgulanmış dizi. Tabii, kitapların diziye göre içerdiği bilgiler bakımından oldukça doyurucu olmasına karşın dizi maalesef pek de tatmin edici değil. Hatta ne yazık ki bu iki eserin oldukça gölgesinde kalıyor.
Ayrıca yine son sezonda “Nerden biliyorsun hayatının altının üstünden daha güzel olmadığını?” şeklinde aralara sıkıştırılan özlü sözler ise oyuncuların üzerine birkaç beden bol geliyor, çiğ duruyor.
Aslında Atiye, hem zengin malzemesi hem de bütçe olarak oldukça iyi bir durumda olmasına karşın maalesef ki mundar edilmiş bir dizi. Türkiye seyircisi fantastik kurgu konusunda bir nebze olsun ümitlenmiş olsa da ancak Sırlar Dünyası seviyesindeki görsel efektleriyle yine hüsrana uğramış durumda.
Beren Saat ve Mehmet Günsür’e Metin Akdülger, Melisa Şenolsun, Başak Köklükaya, Tim Seyfi, Senan Kara gibi usta oyuncuların eşlik ettiği Atiye dizisi, 3. sezonu ile nihayet final yaptı. Nihayet diyorum; çünkü aceleyle çekilmiş hissi veren bölümler, 3. sezonda adeta zirveye ulaşmıştı. Tabii, zaten en başından dizinin üç sezon yayınlanacağı yapım şirketi tarafından belirtilmişti. Bu bakımdan bir sürprizden bahsedemeyiz. Ama başladığı diziyi yarım bırakamayan diziseverlerin son sezonda saçlarında pek de saç kalmadığını söylesek hiç de abartmış olmayız. Keza, dizi özellikle üçüncü sezonda saç baş yolduracak cinstendi. 2019 yılından beridir, sekizer bölümlük üç sezon olarak Netflix’te yayınlanan dizinin her ne kadar büyük bir reklam bütçesi ile tanıtımı yapılmış olsa da dizi, içerik olarak maalesef ki beklentileri karşılayamadı.
Peki ama neden?
Anadolu’nun farklı yerlerinden çeşitli mekânları temel alarak kurgulan Atiye, baştan sona bir arayışı ele alıyor. ‘Tarihin sıfır noktası’ olarak adlandırılan Göbeklitepe’te başlayan macera yine Göbeklitepe’de son buluyor. Dizi, Bursa Suuçtu Şelalesi’nden mutlu bir aile tablosu ile şu sözlerle sonlanıyor: Ömrünün sonuna kadar aynı soruyu sor: Sen kimsin? Kimsin sen?
Tıpkı Mehmet Günsür’ün rol aldığı bir başka dizi olan Fi’deki son sözlerle…
Öncelikle Atiye dizisinin Anadolu’nun kadim kültürü ve yer yer Şaman kültürünü ele alması aslında çok değerli. Bu toprakların binlerce yıllık geleneğinin ve tarihinin Netflix gibi bir platformda dünyaya sunulması da ayrıca takdire şayan. İstanbul, Şanlıurfa Göbeklitepe, Adıyaman Nemrut Dağı, Kapadokya ve Mardin gibi muhteşem bir coğrafyanın hem Türkiye hem de dünya seyircisine tanıtılması turizm açısında da gerçekten dikkate değer. Öte yandan bu kadar harika malzemelerle vasat denilebilecek bir dizi çıkarılması ise bu yazının asıl konusu.
Sönük Oyunculuklar
Neredeyse bütün oyuncuların oldukça deneyimli isimler olmasına karşın Atiye dizisindeki tutuk, ruhsuz ve yavan oyunculukları dizinin ruhuna gölge düşürüyor. Mesela, dizide Atiye’yi canlandıran Beren Saat’in neredeyse duygusal hiçbir geçişi bulunmuyor. Dünya yok olurken de kızını bulduğunda da günlük yaşantısında da aynı yüz ifadesini ekrana yansıtıyor. Erhan rolünü canlandıran Mehmet Günsür’ün neredeyse her 15 dakikada bir “Ozan” şeklinde bağırışı ve bu bağırış sırasında oldukça tizleşen sesi antipatik bile gelebiliyor. Ayrıca oynadığı diğer herhangi bir diziden farklı olarak oyunculuk adına diziye bir şey katmaması da üzücü. Mehmet Günsür’ün herhangi bir dizide yanlışlıkla kendini canlandırması birkaç diziye kadar çekilebilir gelebilir ama bir yerden sonra kabak tadı veriyor. Dizide Cansu rolünü canlandıran Melisa Şenolsun’a ise üçüncü sezonda fazla bir replik yazılmamış. Her bölümde birkaç defa “S…r git Ozan!” repliğini tekrarlıyor. Bütün bunlar birleşince kafalarda tek bir soru beliriyor: Gerçek Kesit ve Sırlar Dünyası bu dizinin neresinde?
Karmaşık Senaryo
Dizi aslında oldukça derin bir konuyu maalesef ki yüzeysel olarak ele alıyor. Bu yüzeysellik kasıtlı bir tercihten ziyade aslında o konuya vakıf olunmadığı izlenimi veriyor. Dizide ela alınan fantastik unsurlar ve Anadolu’nun yer yer mistisizme varan kadim geleneği derinlemesine değil de sanki sadece Wikipedia’dan çalışılmış. Ne oyuncular ne senarist ne de yönetmen bu kültürün oldukça dışındaymış gibi bir havada ilerliyor her bir bölüm. Bu arada dizinin karmaşıklığı yine bir Netflix yapımı olan Dark’ı hatırlatıyor fakat Dark’ı izleyenler dizinin özellikle bu kadar karmaşık kurgulandığının farkında. Atiye’de ise bir karmaşıklık var fakat bu daha çok kafa karışıklığını andırıyor.
Bu karmaşıklık sadece dizide değil eser sahibinin aslında kim olduğunda ortaya çıkıyor. Bildiğiniz gibi dizi bir uyarlama. Dizinin jeneriğinde yazdığına göre dizi, Şengül Boybaş’ın “Dünyanın Uyanışı” roman serisinden uyarlama. Dizinin kitapla paralel giden pek çok yanı bulunsa da kitaptan ayrılan yanları çok daha fazla. Zaten Şengül Boybaş ile Mürekkep Haber’de yaptığım röportajda Boybaş şu ifadeleri kullanmıştı: “Beni rahatsız eden olay örgüsünün bozulması değil, ben emekte problem yaşıyorum. Bir eser sahibi olarak emek veriyorsun. Bunu değiştirirken ya da bir şey katarken tabii ki de eser sahibinden icazet alman gerekiyor. Burada biraz sıkıntı yaşadık. İkinci sezonun bu şekilde olmasını tasvip etmedim. Orada bir problem yaşadık ve sonrasında da süreç sıkıntılı işlemeye başladı. Her şeyin başında emeğe saygı. Ben onlara dava açarken tazminat davası açmadım, ben sadece haklarıma olabilecek tecavüzü önleme davası açtım. Sizin emek verdiğiniz bir eserde sizi yok saymaları kötü bir şey. Sizi çıkarmak istemeleri kötü bir şey. Ben o kitabın sahibiyim.”
Tabii, tek problem Şengül Boybaş’ın itirazları değil. Geçtiğimiz günlerde yazar Buket Uzuner, ‘Atiye’ dizisinin kendisine ait olan ‘Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları’ serisindeki ‘Toprak’ isimli romanından izinsiz kullanıldığını ve sözleşmesiz intihal edildiğini öne sürerek bir dava açtı. Dava süreci şimdilik devam ediyor. Nasıl bir karar çıkacak bekleyip göreceğiz.
Peki, kişisel görüşüm hangi yönde? Dizi, sanki bir sentezin ürünü. Hem Şengül Boybaş’ın Dünyanın Uyanışı roman serisini hem Buket Uzuner’in Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları serisini okudum. Bana göre Atiye bu iki romanın ve senaristlerin kendi eklemeleriyle kurgulanmış dizi. Tabii, kitapların diziye göre içerdiği bilgiler bakımından oldukça doyurucu olmasına karşın dizi maalesef pek de tatmin edici değil. Hatta ne yazık ki bu iki eserin oldukça gölgesinde kalıyor.
Ayrıca yine son sezonda “Nerden biliyorsun hayatının altının üstünden daha güzel olmadığını?” şeklinde aralara sıkıştırılan özlü sözler ise oyuncuların üzerine birkaç beden bol geliyor, çiğ duruyor.
Aslında Atiye, hem zengin malzemesi hem de bütçe olarak oldukça iyi bir durumda olmasına karşın maalesef ki mundar edilmiş bir dizi. Türkiye seyircisi fantastik kurgu konusunda bir nebze olsun ümitlenmiş olsa da ancak Sırlar Dünyası seviyesindeki görsel efektleriyle yine hüsrana uğramış durumda.