Prof. Dr. namık açıkgöz yazdıAtsız’ın mısraı konusuna geleceğiz ama önce filmle ilgili tespitlerimizi ifade edelim. Filmin “özgeçmişi” konusuna da girmeyelim. İnternette her şey var. Merak eden oradan bakar. Ben doğrudan filme girmek istiyorum.Film tamamen “cinsiyet eşitliği” konusunu işliyor ve “kadın cinâyetleri”ni konu ediniyor. Tabii fonda güçlü bir göndergeler dünyasının olması lazım. Bunun için de “cinsiyet eşitliği”nin feministlerce en çok vurgulanan kısmı: Âdem ile Lilith!Biz genel olarak olayı nasıl biliriz? Âdem balçıktan yaratıldı; Havva da onu eğe kemiğinden… Elin oğlu öyle demiyor işte! Elin oğlu diyor ki Âdem ile beraber “Lilith” adlı kadın yaratıldı ve insan nesli buradan türedi. Elbette bu inanç bu topluma ters ama senaristler toplumsal bir gerilim için yazmamışlar metni… Onca olaydan sonra Lilith ile Havva’nın sağ kalıp anlaşmaları ve hatta birinin gençlik diğerinin de olgunluk çağını temsil etmek üzere ikisinin de aynı insan olduklarını anlamalarına bağlanmış konu.Filmde her 10 dakikada bir Âdem, karısı Leyla’yı öldürür. Çünkü Âdem, aile terapisti olan Nergis’e âşık olmuştur. Ona kavuşması için karısı Leyla’yı katlen değil, kazaen öldürmek ister ve bir sürü kazaya rağmen filmin sonunda olaya karışan bütün erkekler ölür. Leyla ve Nergis hayatta kalırlar, Nergis’in aslında Lilith olduğu, Mahdum’un da Leyla’nın oğlu olduğu ortaya çıkar. Filmin mesajı (Belki “ideolojik yapısı” da denebilir.) Lilith ile Leyla (Havva)’nın konuştuğu sahnede verilen diyalogdadır. Orada Leyla Lilith (Nergis)’e şöyle der: “Doğuştan bir hastalık erkek olmak… Cinsiyet meselesi değil bu zihniyet meselesi…”, “Yalnız değilsin… Her şeyi birlikte yapacağız dediğinde parıldayan umutları var. Eline silahı alınca o umut sönüyor.”Konuyu anladınız… Film, Âdem ile Havva’dan başlamak üzere, kadın-erkek gerilimine ve son zamanlarda işlenen kadın cinayetlerine karşı bir filim. Ben birey olarak “cinsiyet eşitliği” zihniyetini pek masum bulmayan biri olduğum için, filmin bu boyutuna takılmayacağım. Kurgu zaafı olmasına rağmen senaristler derslerini çok iyi çalışmışlar. Filmdeki hiçbir isim kültürel-toplumsal arka plandan mahrum değil. Âdem, Leyla, Nergis, Lilith, Harun, Faruk, Haris, Mahdum, Hızır, İlyas… Bu kelimeleri bir arada gören ve kültürel arka planı dolu olan birisi hikâyeyi hemen çözer. Ama siz gene de filmi seyrederek çözün düğümü ben bu arada filmle ilgili başka özelliğe dikkat çekeyim; Hüseyin Nihal Atsız’ın “Geri Gelen Mektup” şiirinin filmle ilişkisine…ATSIZ’IN ŞİİRİ VE 9 KERE LEYLAKadın cinayetlerine karşıyız ama her hafta bir kadının katledildiğini de görüyoruz. Film, “erkeğin sevdiği kadını öldürmesi” zeminine oturduğu için ben olsam birkaç yerde sevgilisi için ölmeyi göze aldığı söylenen erkeğe o güzelim Isparta türküsü ile destek çıkardım: “Al hançeri kadınım, vur ben öleyim.” Bu fikre nerden geldim? Filmde bir öldürme teşebbüsü sahnesinden sonra devreye giren müzikal sahnede, içinde Hüseyin Nihal Atsız’ın Geri Gelen Mektup şiirindeki “Sen vururken de öldürürken de güzelsin” mısraının üzerine yazılan bir şarkı okuması, “kadının elinde ölen erkek mutluluğu”na bir gönderme gibi geldi bana. Şiirde “öldürürken de güzel olmak” ile ifade edilen ölüm hazzı, “güzelliğe kurban olmak” gibi bir inanışın sembolüdür. Gerek semavi dinlerde ve gerekse pagan kültürde kutsal olana can feda etmek, mutluluğun ve hazzın sembolüdür. Bu düşünceyi pekiştiren bir sahne olarak Nergis (Lilith)’in dizinde ölen Âdem sahnesini de unutmamak lazım. Atsız bu şiirinde güzellik merkezli son derece felsefî bir zeminin sınırlarını yoklarken “uğruna ölüm hazzı” ile beraber kardeşini öldüren Kabil’de de söz ederek hikâyeye kadim bir arka plan ilave eder. Filmde de Habil ile Kabil ilişkisi gibi bir ilişkinin cinayetle sonuçlanmasına bir gönderme yapılmış gibidir. Bu ikili ilişki, Lilith ile Havva’nın aynı insan olması ile de işlenir. Benzer ikili kurgulama Hızır-İlyas, Harun-Faruk ile de sergilenmiştir. Haris ile Mahdum arasında nasıl bir ikili ilişki olduğunu anlayamadığımı itiraf edeyim. (Film ile Atsız’ın bu şiiri arasındaki derin ilişkiyi ayrıca satır satır işlemek gerekir.)FİLMİN KOMEDİ YÖNÜHaluk Bilginer’den Tatlı Hayat, Demet Akbağ’dan da Bir Demet Tiyatro’daki performansı bekleyenler yanılırlar. Elbette Recep İvedik kaba-komedisine göre formatlanan komedi anlayışı olanlar da filmde komedi/ironi’yi zor fark ederler. Onlar mazurdur. Film metni, belli bir kültürel seviye isteyen insanlara göre yazılmış.Filmin içinde pek çok keskin zekâ eseri komik sözler var. (Evet, söz komedisidir filmde kullanılan teknik.) Seyredince fark edeceksiniz ama ben 2 komik sahneden söz edeyim. Biri cehennemin kapısındaki cinsiyet işaretleri; erkek, kadın ve pos bıyık… (Bildiğiniz tanıdığınız bir modacının bıyıkları. Demek ki senaristler “pos bıyıklılar”ın mekânı olarak cehennemi görüyorlar.) Diğeri de kadın (Leyla)’ın her ölümden basit bir şekilde kurtulması. Kazıkların üstüne düşerken Mahdum kullarından birinin Leyla’nın altında kalması mesela…Tabii en çok güldüğüm şey, filmin kendisi! Film “kadına şiddet”i eleştirip “cinsiyet eşitliği” propagandası yapıyor ya… Bu filmi, kadına şiddet gösterenler seyretmez ve seyretse de anlayamaz. Ben işte bu anlayamama sahnesine çok gülerim…Neyse…Uzatmayalım ve gerçeği söyleyelim…Bu film tutmaz. Çünkü bizim seyirci kitlemiz Recep İvedik seviyesinde… Güçlü ve zengin bir arka plan isteyen bu film seyirci çekemez.Filmin ideolojisine gelince… Ben “cinsiyet eşitlikçiliği”ni hiç masum görmeyen biriyim ve bu zihniyetin “bütün erkekler doğuştan suçludur” fikrini yaymaya ve erkekleri değersizleştirmeye yönelik bir hareket olduğuna inanıyorum. Zaten filmin sonuna doğru Leyla, erkek olmayı doğuştan bir hastalık olarak görmüyor mu?Ama eleştirilerim bir tarafa, filmin güzel tarafı, zengin bir kültür birikimini sembolize etmesi. Ayrıca yönetmenin başarısı, oyuncuların performansı, dekorlar (özellikle “yasak meyve” olan) elmalar, mitik gönderme yoğunluğunu yansıtan tablolar! Bunlara laf yok!Son söz: “Neredesin Firuze” ve “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü” gibi filmler yapan Ezel Akay’dan talk show komedisi bekleyenler olmuş; tabii ki yanlış yapmışlar. Talk show tarzı komedi filmlerine “lay lay lom” gidersin ama Ezel Akay filmlerine, niteliği son derece yüksek bir baloya gider gibi gidersin.
Sinema
Yayınlanma: 09 Aralık 2020 - 11:28
Güncelleme: 09 Aralık 2020 - 12:42
Atsız'ın şiirinden bir film çıkarmak: 9 Kere Leyla
"Bu film tutmaz. Çünkü bizim seyirci kitlemiz Recep İvedik seviyesinde… Güçlü ve zengin bir arka plan isteyen bu film, seyirci çekemez."
Sinema
09 Aralık 2020 - 11:28
Güncelleme: 09 Aralık 2020 - 12:42