Nilgün Çelik yazdı
Julie Samuel’in son kitabı Kederle Başa Çıkmak temmuz ayında Eksik Parça Yayınlarından Hülya Key çevirisi ile okurlarına sunuldu.
Eseri, Irvin D. Yalom’un Hergün Biraz Daha Yakın, Bugünü Yaşama Arzusu, Günübirlik Hayatlar, Annem ve Hayatın Anlamı, gibi eserlerine zaman zaman, ama en çok Bağışlanan Terapi adlı kitabına yakın bulduğumu söylemek isterim. Olay hakkında kişisel gelişmeleri ve terapötik süreci tüm gerçekliğiyle anlatmakta. Olay ve kahramanların gerçek yaşamdan örnekler olması bir terapistin güncesine ortak olur gibi.
Kitabı ilginç kılan elbette sadece gerçek yaşam öyküleri olması değil. Kederin anlamı ve gelişmeleri her kişide farkı tepkilerle şekilleniyor olması kitabı ilginç kılan. Ölüm karşısında herkesin kendine özgü keder, yas anlayışı ve bunu kendine öznel yaşaması kitabı merakla okunur kılıyor kanımca.
“Bu kitabın örneklerle anlatıldığı üzere keder, yoğun bir şekilde kişisel, çelişkili, kaotik ve tahmin edilemeyen, içsel bir süreçtir.” (s,14)
Keder neye denir? Şu durumda kederin herkese göre değişen içsel bir devinim olduğu ve bunun da yine her kişiye göre uzayıp kısalan bir süreç geçirdiği ortada. Kitabı sınırlayan bir ayrıntı da sadece ölüm gerçeği karşısında kederin ele alınması. Bu anlamda kitap bölümlere ayrılmış: Hayat Arkadaşı Öldüğünde, Bir Ebeveyn Öldüğünde, Bir Kardeş Öldüğünde, Bir Evlat Öldüğünde. Kitabın son bölümlerinde Kendi Ölümünle Yüzleşmek ve Kederi Yaşamamıza ve Başarılı Bir Şekilde Hayatta Kalmamıza Yardımcı Olması İçin Yapmamız Gereken Çalışma adında bir başlık daha var. Elbette son başlık hepimizi yakından ilgilendiriyor, ancak kahramanların yaşadıkları, yitip gidenlerin ardından verdiği bilinçsiz tepkileri de merak ediyorum.
Hayat Arkadaş Öldüğünde, Caitlin, Kayleigh ve Stephen’in eşlerinin ölmesinin ardından bu yoklukla başa çıkarken neler yaşadıklarını anlatılıyor. Hepsi tek bir merkezde birleşirken yolları ayrı ayrı.
“Acı, değişimin temsilcisidir.” (s,15) diyor Julie Samuel. O halde her yasta karakterlerin değişimine ortak oluyoruz.
Bir Ebeveyn Öldüğünde, başlığında da kahramanlarımız var. Farklı kişilikte ve ölüme karşı bambaşka tepki veren kahramanlar. Kimi kez, hayata yeniden tutunan kahramanın, kederini tamamlayıp, yasını bitirdiği anı tam olarak saptıyamıyorsa da hayata dönüşlerini görmek mutlu ediyor. Bölümün kahramanı Max en ilginç olanlardan. Çok küçük yaşta, üç yaşında iken kaybettiği annesinin yasından yıllar sonra kurtuluyor, hayli ilginç yollarla… Yetişkinlerde ani ölümün ardından kendini suçlama psikolojisi ile nasıl başa çıkılabileceği hayli ilginç. Ebeveyn ölümüne verilen bir tepkinin de öfke olduğunu ve bununla ne tür egzersizlerle başa çıkılabileceği kitabın önemli bölümlerinden.
Ebeveynleri ölen çocuklar içinse kılavuz niteliğinde bir bölüm var. Bu bölüm içindeki her bir başlık ayrıntılı ve önemli.
Hayatı acı kılan bir ölüm de Bir Kardeş Öldüğünde. Bu bölüm diğer bölümlere göre daha karmaşık ve katmanlı. Yazar karakterlerinin kardeş ilişkilerini “rekabetçi ve mesafeli” olarak ele aldığında durum daha karmaşık ve aynı zamanda şiddetli oluyor. Julie Samuel’in araştırmalarına göre kardeşlerin kişilik gelişiminde birbirleri üzerinde güçlü etkileri olduğu, saptamasından sonra herhangi bir kardeşin yitirilmesinde acının da büyük olduğu gerçeği önemli bir sonuç kuşkusuz. Bu bölümde de suçluluk ve intihar eğilimi en ağır basan keder olarak özetlenebilir. Yine bu bölümde de yazar bir egzersiz vererek kitabı kılavuz kitap kategorisine taşıyor.
Bir Evlat Öldüğünde, bölümü sanırım en travmatik bölüm. Burada anne babanın yine kendini suçlu hissetmesinin yanında ruhsal ve bedensel sağlık sorunlarıyla karşılaşan vakaları inceleniyor. Burada erkek ya da kadının birbirinden daha az acı duydukları düşünülemez. Sadece yası gösterme hissettirme tutumları farklıdır. Acı çeken ebeveynin zaman içeresinde empati yeteneğinin geliştiği sonucu da yazarın Acı, değişimin temsilcisidir, cümlesini hatırlatıyor.
“Keder, dışsal bir olayla verilen tepkisel bir yanıttır ve bu yanıt kendi başına bütünsel bir süreç oluşturur. Depresyonu tanımlamak zordur ancak en basit haliyle beyindeki kimyasal bir dengesizlikten kaynaklanabilen sürekli bir olumsuzluk veya endişe duygusudur.” (S,219) diyor Julie Samuel. O halde Kendi Ölümünle Yüzleşmek ne zaman depresyon ne zaman kederdir? Sağlığımızı kaybetmek kendi ölümümüze şahitlik etmek nedir? Merak edenler için bölümün satır aralarında…
Kederi Yaşamamıza ve Başarılı Bir Şekilde Hayatta Kalmamıza Yardımcı Olması İçin Yapmamız Gereken Çalışma bu son bölümde yazar eserini benzer eserlerden ayıran bir çalışma yapmış. Keder anında bizi ayakta tutacak güç odaklarından, aileden ve arkadaşların desteğinden bahsetmiş. Bu bölümün de ilgilenen tüm okurlar için eğitici, öğretici bir bölüm olduğunu vurgulamak isterim.
İngiltere’de çok satanlar listesine girmiş olmasına şaşırmadığım bir kitap Kederle Başa Çıkmak. Hayatın ne zaman sonlanacağını bilemiyoruz ama o bilinmezlikte yaşadığımız süre içinde başa çıkmamız gereken vedalar var. Aynı ölçüde mutlu olmak istersek eğer çok da sebep var. Nereden ve nasıl baktığımıza bağlı.
Eser bizim bakış açımıza bir yeni bir pencere açıyor. Her kütüphanede bulunmalı diyorum.