“Şehirde Kimse Yokken” tiyatroseverleri, hayalleriyle, korkularıyla, yalnızlıkları ve cesaretleriyle İstanbul’da bir berber dükkânında hikâyeleri kesişen beş karakterle buluşturuyor. Ahmet Sami Özbudak’ın kaleme aldığı oyun, kadınlık ve erkeklik üzerine sorular soran ve hem izleyici hem de oyuncular için bir metafor olarak kullanılan ayna aracılığıyla izleyenleri yüzleşmeye davet ediyor.
“Mücadelemi, ayağa kalkıp devam etmek üstüne kuruyorum.”
“Şehirde Kimse Yokken”de, Anadolu’dan gelip bir erkek berberine sığınan Rukiye karakterine can veren Elçin Sangu, “Rukiye ne olursa olsun yanlış giden bir şeyin daha fazla devam etmemesi için ciddi bir karar alıyor; evini ve çocuklarını terk ediyor. Yeni bir hayat kurabilmek, sonrasında çocuklarını yanına alabilmek için bir mücadeleye giriyor,” diye anlatıyor ve ekliyor: “Elçin olarak baskıyı, kadınların yaşadıkları zorlukları, üzerlerine gidilmesini artık kaldıramadığım için kendi hayatımda bu tarz şeylere izin vermeyip, olur da başıma gelirse de ayağa kalkıp devam etmek üstüne kuruyorum mücadelemi.” Sangu, İstanbul’a ilk geldiğinde Rukiye karakteri gibi kalakaldığını da anlatıyor.
“Önce kendinden yola çıkarak fitili ateşliyorsun.”
Oyunun yönetmeni Lerzan Pamir ise, Rukiye’nin seçimini çok cesur bulduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Rukiye için sığınağı bir adam olarak tanımlamaktan endişe ederim çünkü sığınağı kendisi aslında. Müthiş bir cesaret örneği gösterip başka da çaresi olmadığı yerden hayatına bir yön veriyor. Ve orada çok ciddi bir yaşam savaşı veriyor. Oyunda göreceğimiz bazı seçimler yapmak zorunda kalıyor. Çünkü en büyük motivasyonu hayatta kalmak. Rukiye’nin sığınağı aklı ve cesareti. Ben ve hepimiz için o sığınak önce kendimiziz diye düşünüyorum. Oyunda çok güzel bir repliğimiz var: ‘Aynaya bakıp gülümsemezsem ertesi günü çıkaramazdım,’ diyor şiddet gören bir kadın. Hakikaten önce kendinden yola çıkarak fitili ateşliyorsun. Sonrasında evet beni hayatta kılan şey herhalde işim ama öncesinde hem Rukiye hem Elçin hem kendim hem de tüm kadınlar için kendi sığınağımız kendimiziz diyebilirim.”
“Mücadelemi, ayağa kalkıp devam etmek üstüne kuruyorum.”
“Şehirde Kimse Yokken”de, Anadolu’dan gelip bir erkek berberine sığınan Rukiye karakterine can veren Elçin Sangu, “Rukiye ne olursa olsun yanlış giden bir şeyin daha fazla devam etmemesi için ciddi bir karar alıyor; evini ve çocuklarını terk ediyor. Yeni bir hayat kurabilmek, sonrasında çocuklarını yanına alabilmek için bir mücadeleye giriyor,” diye anlatıyor ve ekliyor: “Elçin olarak baskıyı, kadınların yaşadıkları zorlukları, üzerlerine gidilmesini artık kaldıramadığım için kendi hayatımda bu tarz şeylere izin vermeyip, olur da başıma gelirse de ayağa kalkıp devam etmek üstüne kuruyorum mücadelemi.” Sangu, İstanbul’a ilk geldiğinde Rukiye karakteri gibi kalakaldığını da anlatıyor.
“Önce kendinden yola çıkarak fitili ateşliyorsun.”
Oyunun yönetmeni Lerzan Pamir ise, Rukiye’nin seçimini çok cesur bulduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Rukiye için sığınağı bir adam olarak tanımlamaktan endişe ederim çünkü sığınağı kendisi aslında. Müthiş bir cesaret örneği gösterip başka da çaresi olmadığı yerden hayatına bir yön veriyor. Ve orada çok ciddi bir yaşam savaşı veriyor. Oyunda göreceğimiz bazı seçimler yapmak zorunda kalıyor. Çünkü en büyük motivasyonu hayatta kalmak. Rukiye’nin sığınağı aklı ve cesareti. Ben ve hepimiz için o sığınak önce kendimiziz diye düşünüyorum. Oyunda çok güzel bir repliğimiz var: ‘Aynaya bakıp gülümsemezsem ertesi günü çıkaramazdım,’ diyor şiddet gören bir kadın. Hakikaten önce kendinden yola çıkarak fitili ateşliyorsun. Sonrasında evet beni hayatta kılan şey herhalde işim ama öncesinde hem Rukiye hem Elçin hem kendim hem de tüm kadınlar için kendi sığınağımız kendimiziz diyebilirim.”