Yusuf Çifci yazdı
Sanırım Prenses Diana dünyanın en popüler kişilerinden bir tanesi. 29 Temmuz 1981’de Prens Charles ile evliliğini yaklaşık 1 milyar kişi büyük bir mutlulukla canlı olarak izliyor. Talihsiz ölümü sonrası yapılan cenaze törenini ise 2,5 milyar kişi bu kez gözyaşları içinde izliyor. Ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen halen Diana’yı bu kadar sık anıyor olmamız bile Diana’nın ölümsüz ününün bir göstergesi. Sahi, Diana’yı dünya için bu kadar değerli kılan ne? Güzelliği, aykırılığı, yüzündeki masumluğu, aşkına karşılık bulamaması… Sahi, hangisi?
Galler Prensesi Diana hakkında bugüne kadar pek çok film çekildi. Diana (2013), The Queen (Kraliçe) (2007), The Story of Diana (Diana'nın Hikâyesi) (2017), The Murder of Princess Diana (Prenses Diana Cinayeti) (2007) ilk aklıma gelenleri. Diana hakkında çekilen bu filmlerin ortak özelliği popülist bir yaklaşımla seyircinin beklentisini verebilmekti. İhanet, ölüm, yasak aşk… Bana göre Diana rolünü canlandıran hiçbir oyuncu Diana olmadı, onu içselleştiremedi. Hiçbir film Diana’nın aslında kim olduğuna, gerçek duygularına odaklanmadı. Ta ki geçtiğimiz hafta vizyona giren spencer filmine kadar.
Her Şey Bir Noel Tatilinde Oluyor
Takvim yaprakları 1991 yılının Noel’ini göstermektedir. Bir gelenek olarak da kraliyet ailesi Noel tatilini üç gün süresince Sandringham Köşkü’nde geçirmektedir. Sandringham Köşkü eminim ki size bir yerlerden tanıdık gelmiştir. Bu köşk ve çevresi Diana’nın çocukluğunun geçtiği köşktür. Zaten pek de iyi günler geçirmeyen Diana, bu yüzden geçmişi ve geleceği arasında sıkışıp kalır. Şaşalı bir yaşam, şatafat, lüks, etrafındaki uşaklar Diana için bir kimlik sorunu yaratır. Aslında Diana bunların hiçbiri değildir. Kronik bir problem haline gelen bulimiası, kendine zarar verme dürtüsü bu Noel tatilinde de devam eder. Kalabalıklar arasında Diana yapayalnızdır. Konuşacağı hiçbir kimsesi yoktur. Aslında Diana hiçbir zaman Galler Prensesi Diana olmamıştır. O aslında Diana Frances Spencer’dır. Öte yandan Prens Charles, evlilikleri süresince Diana’ya hiç şans vermemiş hatta başka kadınlarla ilişkisi olmasına rağmen Diana ile evli kalmıştır. Üstelik Diana’ya Noel hediyesi olarak aldığı inci kolye ile aşkı Camilla Parker Bowles’a almış olduğu kolye aynıdır. Bu kolye Diana’ya bir zincir hissi yaratır ve kolyeyi çekip kopardığında özgür kalacağına inanır. Bir tarafta Galler Prensesi Diana öte tarafta ise Diana Frances Spencer vardır. Diana bir Spencer olmayı tercih eder. İşte Spencer filmi Sandringham Köşkü’ndeki bu üç günlük Noel tatiline odaklanıyor.
Usta İşi Bir Film
Kasım ayında vizyona giren Spencer filminin senaryosunda Steven Knight imzası bulunurken filmin yönetmen koltuğunda ise Neruda filminden de hatırlayacağımız Şilili yönetmen Pablo Larraín oturuyor. Filmde başrolde güzeller güzeli Kristen Stewart’ı görüyoruz. Stewart’a Timothy Spall gibi usta oyuncular da eşlik ediyor. Filmde usta oyuncuların performans olarak arşa çıkmalarına karşın gözlerimiz Kristen Stewart’tan başkasını görmüyor. Stewart, koca bir filmi alıp götürüyor. Film boyunca Diana’nın depresif ruh haline oldukça gerçekçi bir şekilde tanıklık ediyoruz. Sanıyorum bugüne kadar Diana’ya Diana’dan başka bu kadar benzeyen, onu bu kadar çok içselleştirip başarıyla canlandıran bir oyuncuya denk gelmedik. Filmin afişlerinde Kristen Stewart’ın olması filmi ilk başta gişe filmi gibi gösterse de aslında film, tam olarak bir arthouse filmi. Stewart’a sanki önceki başrollerinin aksine, “Bu filmde sadece sen varsın, oynarken ruhunu ortaya koy” denilmiş.
Kristen Stewart kadar bir bütün olarak filmin popülist yaklaşımı bir kenara bırakıp Diana’nın bir masal perisi değil de aslında gerçek hayatta var olan bir karakter olduğu gerçeğini ıskalamaması, filmi başarılı kılan bir diğer etken. Filmin müzikleri dönem kıyafetleri ile birleşince de ortaya harika bir film çıkmış. Filmin birçok platformda puanı düşük olsa da günlerce etkisinden çıkamayacakları bir karakteri görmek isteyenlerin mutlaka izlemesi gereken bir.
Sanırım Prenses Diana dünyanın en popüler kişilerinden bir tanesi. 29 Temmuz 1981’de Prens Charles ile evliliğini yaklaşık 1 milyar kişi büyük bir mutlulukla canlı olarak izliyor. Talihsiz ölümü sonrası yapılan cenaze törenini ise 2,5 milyar kişi bu kez gözyaşları içinde izliyor. Ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen halen Diana’yı bu kadar sık anıyor olmamız bile Diana’nın ölümsüz ününün bir göstergesi. Sahi, Diana’yı dünya için bu kadar değerli kılan ne? Güzelliği, aykırılığı, yüzündeki masumluğu, aşkına karşılık bulamaması… Sahi, hangisi?
Galler Prensesi Diana hakkında bugüne kadar pek çok film çekildi. Diana (2013), The Queen (Kraliçe) (2007), The Story of Diana (Diana'nın Hikâyesi) (2017), The Murder of Princess Diana (Prenses Diana Cinayeti) (2007) ilk aklıma gelenleri. Diana hakkında çekilen bu filmlerin ortak özelliği popülist bir yaklaşımla seyircinin beklentisini verebilmekti. İhanet, ölüm, yasak aşk… Bana göre Diana rolünü canlandıran hiçbir oyuncu Diana olmadı, onu içselleştiremedi. Hiçbir film Diana’nın aslında kim olduğuna, gerçek duygularına odaklanmadı. Ta ki geçtiğimiz hafta vizyona giren spencer filmine kadar.
Her Şey Bir Noel Tatilinde Oluyor
Takvim yaprakları 1991 yılının Noel’ini göstermektedir. Bir gelenek olarak da kraliyet ailesi Noel tatilini üç gün süresince Sandringham Köşkü’nde geçirmektedir. Sandringham Köşkü eminim ki size bir yerlerden tanıdık gelmiştir. Bu köşk ve çevresi Diana’nın çocukluğunun geçtiği köşktür. Zaten pek de iyi günler geçirmeyen Diana, bu yüzden geçmişi ve geleceği arasında sıkışıp kalır. Şaşalı bir yaşam, şatafat, lüks, etrafındaki uşaklar Diana için bir kimlik sorunu yaratır. Aslında Diana bunların hiçbiri değildir. Kronik bir problem haline gelen bulimiası, kendine zarar verme dürtüsü bu Noel tatilinde de devam eder. Kalabalıklar arasında Diana yapayalnızdır. Konuşacağı hiçbir kimsesi yoktur. Aslında Diana hiçbir zaman Galler Prensesi Diana olmamıştır. O aslında Diana Frances Spencer’dır. Öte yandan Prens Charles, evlilikleri süresince Diana’ya hiç şans vermemiş hatta başka kadınlarla ilişkisi olmasına rağmen Diana ile evli kalmıştır. Üstelik Diana’ya Noel hediyesi olarak aldığı inci kolye ile aşkı Camilla Parker Bowles’a almış olduğu kolye aynıdır. Bu kolye Diana’ya bir zincir hissi yaratır ve kolyeyi çekip kopardığında özgür kalacağına inanır. Bir tarafta Galler Prensesi Diana öte tarafta ise Diana Frances Spencer vardır. Diana bir Spencer olmayı tercih eder. İşte Spencer filmi Sandringham Köşkü’ndeki bu üç günlük Noel tatiline odaklanıyor.
Usta İşi Bir Film
Kasım ayında vizyona giren Spencer filminin senaryosunda Steven Knight imzası bulunurken filmin yönetmen koltuğunda ise Neruda filminden de hatırlayacağımız Şilili yönetmen Pablo Larraín oturuyor. Filmde başrolde güzeller güzeli Kristen Stewart’ı görüyoruz. Stewart’a Timothy Spall gibi usta oyuncular da eşlik ediyor. Filmde usta oyuncuların performans olarak arşa çıkmalarına karşın gözlerimiz Kristen Stewart’tan başkasını görmüyor. Stewart, koca bir filmi alıp götürüyor. Film boyunca Diana’nın depresif ruh haline oldukça gerçekçi bir şekilde tanıklık ediyoruz. Sanıyorum bugüne kadar Diana’ya Diana’dan başka bu kadar benzeyen, onu bu kadar çok içselleştirip başarıyla canlandıran bir oyuncuya denk gelmedik. Filmin afişlerinde Kristen Stewart’ın olması filmi ilk başta gişe filmi gibi gösterse de aslında film, tam olarak bir arthouse filmi. Stewart’a sanki önceki başrollerinin aksine, “Bu filmde sadece sen varsın, oynarken ruhunu ortaya koy” denilmiş.
Kristen Stewart kadar bir bütün olarak filmin popülist yaklaşımı bir kenara bırakıp Diana’nın bir masal perisi değil de aslında gerçek hayatta var olan bir karakter olduğu gerçeğini ıskalamaması, filmi başarılı kılan bir diğer etken. Filmin müzikleri dönem kıyafetleri ile birleşince de ortaya harika bir film çıkmış. Filmin birçok platformda puanı düşük olsa da günlerce etkisinden çıkamayacakları bir karakteri görmek isteyenlerin mutlaka izlemesi gereken bir.