Hakan Günday, yıllar süren sessizliğini çok çarpıcı bir romanla, Doğan Kitap’tan çıkan Zamir’le bozdu. Zamir’in kişisel serüveniyle başlayan roman, dünyanın ana sorunlarına temas ederek bireysel ve toplumsal sorgulamalar yaptırıyor. Savaşın tam ortasında doğan ve bir mülteci kampında yaşanan patlamayla henüz altı günlükken yüzünü kaybeden Zamir, yeni dünya düzeninde barışın yüzü olmaya çalışıyor. Görevi savaşı durdurmak değil, barışı sağlamak…
Savaşın insan için barıştan çok daha somut ve gerçek olduğunu söyleyen Hakan Günday, “Gerçekten de savaş, insana dair her şeyin lokomotifi. Dolayısıyla insan kimliğinin bir parçasına dönüşmüş durumda,” diyor ve soruyor:“Böylesi bir dünyada insan gerçekten barışabilir mi? Ya da herhangi bir yerdeki barış kalıcı olabilir mi? En önemlisi de barışmanın şartları nedir?”.“Dünyanın dört bir tarafında, insanın kendine benzemeyeni yok etmesi üzerine kurulu bir politika yürütülüyor. Değişen tek şey, konuşulan diller. Sözler hep aynı. Ve hepsi de aslında bir savaş ilanı,” diyen Günday insanların birbirine “sen ve ben” yerine “ya sen ya ben” dediği sürece savaşların kaçınılmaz olmaya devam edeceğini vurguluyor.
“EĞER ÖZGÜR OLMAK İSTİYORSAN, BARIŞMAKTAN BAŞKA ÇAREN YOK.”
Hakan Günday, içinde harıl harıl yanan bir vicdan ateşiyle, usanmadan barışın peşinde koşan Zamir’in aslında hepimizin vicdanı olduğunu ifade ediyor. Karakterinin, çatışan tarafları barıştırmak için kullanmak zorunda kaldığı yöntemlerin en az savaştıranların yöntemleri kadar gaddarca olduğuna dikkat çeken Günday’a göre Zamir’in tüm macerası okura şunu söylüyor: “Eğer özgür olmak istiyorsan, barışmaktan başka çaren yok.”
Savaşın insan için barıştan çok daha somut ve gerçek olduğunu söyleyen Hakan Günday, “Gerçekten de savaş, insana dair her şeyin lokomotifi. Dolayısıyla insan kimliğinin bir parçasına dönüşmüş durumda,” diyor ve soruyor:“Böylesi bir dünyada insan gerçekten barışabilir mi? Ya da herhangi bir yerdeki barış kalıcı olabilir mi? En önemlisi de barışmanın şartları nedir?”.“Dünyanın dört bir tarafında, insanın kendine benzemeyeni yok etmesi üzerine kurulu bir politika yürütülüyor. Değişen tek şey, konuşulan diller. Sözler hep aynı. Ve hepsi de aslında bir savaş ilanı,” diyen Günday insanların birbirine “sen ve ben” yerine “ya sen ya ben” dediği sürece savaşların kaçınılmaz olmaya devam edeceğini vurguluyor.
“EĞER ÖZGÜR OLMAK İSTİYORSAN, BARIŞMAKTAN BAŞKA ÇAREN YOK.”
Hakan Günday, içinde harıl harıl yanan bir vicdan ateşiyle, usanmadan barışın peşinde koşan Zamir’in aslında hepimizin vicdanı olduğunu ifade ediyor. Karakterinin, çatışan tarafları barıştırmak için kullanmak zorunda kaldığı yöntemlerin en az savaştıranların yöntemleri kadar gaddarca olduğuna dikkat çeken Günday’a göre Zamir’in tüm macerası okura şunu söylüyor: “Eğer özgür olmak istiyorsan, barışmaktan başka çaren yok.”