Röportaj: Yusuf Çifci
Çeviri: Dilek Enis
Türkiye ve dünyanın geri kalanı iki yılı aşkın süreyi evlerde geçirdi. Salgın sürecinde diziler, filmler, kitaplar en büyük kurtarıcımız oldu. Özellikle kitaplara eskisinden daha da çok bağlanmış durumdayız. Bunu Türkiye Yayıncılar Birliğinin yayınlamış olduğu istatistikler de doğruluyor. Kitap satış oranlarında ciddi bir artış söz konusu.
Türkiye’de böyle… Peki, ya dünyanın geri kalanında durum nasıl? Çağdaş yazarlar şu sıralar nelerle ilgileniyor? Korona günlerinde hangi ülkede neler okundu?
"Korona Günlerinde Edebiyat" isimli serimizin bu bölümünde konuğumuz Kanada asıllı yazar Aminder Dhaliwal. Dhaliwal çok yönlü bir sanatçı olarak karşımıza çıkıyor. Kendisi bir animatör, storyboard sanatçısı, karikatürist, yazar ve yönetmen. Türkiyeli okurlar Dhaliwal’i Yabancı Yayınları etiketi ile 2021 yılında yayımlanan "Kadınlar Alemi" isimli kitabı ile tanıyorlar. Kendisi ayrıca bu yıl 14. kez düzenlenen ve Aşktan Edebiyat olan İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali'nde de edebiyatseverlerle bir araya gelecek.
Önceki röportajlarımıza aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Aminder Dhaliwal ile salgınn sürecinin Amerika edebiyatına yansımasını konuştuk.
Yazarlık anlamında baktığımızda salgın sürecini nasıl değerlendirdiniz?
Birçok sebeple kolay değildi. Neyseki hastalanmadım fakat çok sayıda tanıdığım insan hastalandı. Ben hep evde çalışıyor durumdaydım, pandemi durumu zorlaştırdı. Çalışma etiğimdeki tutarlılık, dengenin olmaması sebebiyle kayboldu. Sosyal hayat yok, sadece iş hayatı... Kendimi işe olan sevgim kaybolana kadar çalışırken buldum. Sosyal hayatın duyguları nasıl resetlediğinin ve sanatımdan bazen biraz uzak durmanın ne kadar önemli olduğunu fark etmemişim. Şimdi hayatımı dengelemek için alternatif yollar bulmalıyım.
Üretim olarak salgın sürecini fırsata çevirmek mümkün mü?
Öyle sanırım. Pandemi sürecinceki tek başına geçirilmiş zaman, yaratıcılıktan ne istediğimi sorgulamam için iyiydi. Her zaman yaratıcılıktan beklentim üretkenlik değil. Aslında yaratıcılık, üretkenliğin tersi gibidir. Yaratıcılık oyuncudur; programa bağlı kalmaz, başarısızlıklardan büyür. Bazen yaratıcılık üretkendir fakat her zaman değil. Pandemi döneminde geçirilen tek başına zaman, korkunç ile harika arasında bir çeşit film gibiydi. Bazen kendime zaman ayırabildiğim için memnundum. Bazen yalnız hissediyordum. Ayrıca evrensel endişeler, bir projeye konsantre olmayı güçleştirdi, karşılaştırıldığında ikincildi.
Türkiye’de eve kapandığımız şu günlerde okuma oranı nispeten artmış durumda. Amerika’da durum nasıl?
İnsanlar daha çok okudular.
Amerikalı okurlar en çok hangi türleri okumayı seviyor?
Benim sadece kendi eğilimim var. Fakat sanki okuyucular, pandeminin başında yürüyüşle başlayıp yarışla devam eder gibi kitaplara bağlandılar. Bu, daha çok fantastik hikayeler okuma şansıydı da.
Türkiye’de Orhan Pamuk “Veba Geceleri” isimli bir romanı geçtiğimiz günlerde okurla buluşturdu. Bu roman önceki yüzyıllarda görülen veba salgınını anlatıyor. Sizce Covid – 19’un edebiyata bir yansıması olacak mı?
Her ne kadar süreç hala devam etse de etkileyecek sanırım. Arka plandakinin öneminin anlaşılması biraz zaman alacak
Amerika'da böylesi salgın süreçlerini ele alan yapıtlar var mı?
Kesinlikle pandemilerle ilgili çok sayıda kitap var. Özel olarak bu pandemi ile ilgili hiçbir kitap okumadım şimdiye kadar.
Türkiye edebiyatını takip ediyor musunuz? Takip ediyorsanız kimleri okuyorsunuz?
Okumadım. Organ Pamuk ‘un çalışmalarını okumak için sabırsızlanıyorum. Mizah sahnelerini görmek için de.
Çeviri: Dilek Enis
Türkiye ve dünyanın geri kalanı iki yılı aşkın süreyi evlerde geçirdi. Salgın sürecinde diziler, filmler, kitaplar en büyük kurtarıcımız oldu. Özellikle kitaplara eskisinden daha da çok bağlanmış durumdayız. Bunu Türkiye Yayıncılar Birliğinin yayınlamış olduğu istatistikler de doğruluyor. Kitap satış oranlarında ciddi bir artış söz konusu.
Türkiye’de böyle… Peki, ya dünyanın geri kalanında durum nasıl? Çağdaş yazarlar şu sıralar nelerle ilgileniyor? Korona günlerinde hangi ülkede neler okundu?
"Korona Günlerinde Edebiyat" isimli serimizin bu bölümünde konuğumuz Kanada asıllı yazar Aminder Dhaliwal. Dhaliwal çok yönlü bir sanatçı olarak karşımıza çıkıyor. Kendisi bir animatör, storyboard sanatçısı, karikatürist, yazar ve yönetmen. Türkiyeli okurlar Dhaliwal’i Yabancı Yayınları etiketi ile 2021 yılında yayımlanan "Kadınlar Alemi" isimli kitabı ile tanıyorlar. Kendisi ayrıca bu yıl 14. kez düzenlenen ve Aşktan Edebiyat olan İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali'nde de edebiyatseverlerle bir araya gelecek.
Önceki röportajlarımıza aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Aminder Dhaliwal ile salgınn sürecinin Amerika edebiyatına yansımasını konuştuk.
Yazarlık anlamında baktığımızda salgın sürecini nasıl değerlendirdiniz?
Birçok sebeple kolay değildi. Neyseki hastalanmadım fakat çok sayıda tanıdığım insan hastalandı. Ben hep evde çalışıyor durumdaydım, pandemi durumu zorlaştırdı. Çalışma etiğimdeki tutarlılık, dengenin olmaması sebebiyle kayboldu. Sosyal hayat yok, sadece iş hayatı... Kendimi işe olan sevgim kaybolana kadar çalışırken buldum. Sosyal hayatın duyguları nasıl resetlediğinin ve sanatımdan bazen biraz uzak durmanın ne kadar önemli olduğunu fark etmemişim. Şimdi hayatımı dengelemek için alternatif yollar bulmalıyım.
Üretim olarak salgın sürecini fırsata çevirmek mümkün mü?
Öyle sanırım. Pandemi sürecinceki tek başına geçirilmiş zaman, yaratıcılıktan ne istediğimi sorgulamam için iyiydi. Her zaman yaratıcılıktan beklentim üretkenlik değil. Aslında yaratıcılık, üretkenliğin tersi gibidir. Yaratıcılık oyuncudur; programa bağlı kalmaz, başarısızlıklardan büyür. Bazen yaratıcılık üretkendir fakat her zaman değil. Pandemi döneminde geçirilen tek başına zaman, korkunç ile harika arasında bir çeşit film gibiydi. Bazen kendime zaman ayırabildiğim için memnundum. Bazen yalnız hissediyordum. Ayrıca evrensel endişeler, bir projeye konsantre olmayı güçleştirdi, karşılaştırıldığında ikincildi.
Türkiye’de eve kapandığımız şu günlerde okuma oranı nispeten artmış durumda. Amerika’da durum nasıl?
İnsanlar daha çok okudular.
Amerikalı okurlar en çok hangi türleri okumayı seviyor?
Benim sadece kendi eğilimim var. Fakat sanki okuyucular, pandeminin başında yürüyüşle başlayıp yarışla devam eder gibi kitaplara bağlandılar. Bu, daha çok fantastik hikayeler okuma şansıydı da.
Türkiye’de Orhan Pamuk “Veba Geceleri” isimli bir romanı geçtiğimiz günlerde okurla buluşturdu. Bu roman önceki yüzyıllarda görülen veba salgınını anlatıyor. Sizce Covid – 19’un edebiyata bir yansıması olacak mı?
Her ne kadar süreç hala devam etse de etkileyecek sanırım. Arka plandakinin öneminin anlaşılması biraz zaman alacak
Amerika'da böylesi salgın süreçlerini ele alan yapıtlar var mı?
Kesinlikle pandemilerle ilgili çok sayıda kitap var. Özel olarak bu pandemi ile ilgili hiçbir kitap okumadım şimdiye kadar.
Türkiye edebiyatını takip ediyor musunuz? Takip ediyorsanız kimleri okuyorsunuz?
Okumadım. Organ Pamuk ‘un çalışmalarını okumak için sabırsızlanıyorum. Mizah sahnelerini görmek için de.