Röportaj: Yusuf ÇifciMalum geçtiğimiz mart ayından beri hem ülkemiz hem de dünyanın geri kalanı pandemi ile boğuşuyor. Dünyanın en büyük devletlerinin bile bu salgın karşısında eli kolu bağlı durumda. Pek çok ülkenin sağlık sistemi bu büyük sorunla boğuşurken ülkelerin ekonomilerini pek de iyi günler beklemiyor.Pandeminin en çok etkilediği sektörlerin başında ise sanat ve eğlence sektörü geliyor. Türkiye özelinde düşündüğümüzde mart ayından beri özellikle tiyatrolar oldukça zor günler geçiriyor. Birçok özel tiyatro ayakta kalmaya çalışırken pek çok tiyatro ise perdelerini kapatmak zorunda kaldı. Aynı durum sanatın diğer dalları için de geçerli. Müzik adeta susmuş durumda. Pek çok müzik emekçisi kiralarını dahi ödeyemiyor. Devlet bu konuda adımlar atsa da maalesef ki yeterli değil.İşte tam da bu günlerde Mürekkep Haber olarak “Pandemi Günlerinde Sanat” başlıklı bir röportaj serisine başlıyoruz. Konuklarımız ise sanat galerileri, özel tiyatrolar, konser mekânları, sinemalar, kültür-sanat ajansları... Amacımız bu seride sanat kurumlarının bu süreçte yaşadıkları sorunları birinci ağızdan aktarmak; dayanışmanın bir parçası olmak.Pera Müzesi, SALT ve İş Sanat ile başladığımız yolculukta, bu haftanın konuğu Galataperform. Yeşim Özsoy ile pandemi sürecinin Galataperform’a yansımasını konuştuk.‘Türkiye’de özel tiyatro yapmak tam bir donkişotluk’ derler. Bu kadar zorluğun arasına bir de son bir yıldır pandemi eklendi. Mart ayından bugüne nasıl bir süreç yaşadınız?Kesinlikle öyle. Özellikle bizim alanımızda yani Devlet, Şehir ve Belediye Tiyatroları dışında bağımsız alanda yer alan bizim gibi tiyatrolar için. Bu alan devlet ve yerel yönetimler, kamunun dışında bir alan ve maalesef tamamen piyasa kurallarına bağlı. Yani ticari statüdeyiz ve bu sebeple zaten halihazırda ciddi problemleri olan bir alandı. Pandemi ile birlikte bu problemler çok daha akut bir hal aldı. Galataperform’un Galata’da yer alan mekânını 17 yıl sonra boşaltma kararı aldınız. Bu kararınızda pandemi sürecinin bir etkisi oldu mu? Bundan sonraki süreçte planınız nedir?Sürecin etkisi oldu. Ama birebir olduğunu söyleyemem. Kendi mekanımızdan çıkmayı 5-6 senedir düşünüyorduk. Mekanın küçük olması itibariyle bir arayıştaydık. Ayrıca 3 sene evvel mekanı sahne olarak kullanmamaya başlamıştık. Biraz eklemeli yöntemle kurulmuştu. galataperform mekan ve çoğumuz için ihtiyaca göre ev oldu, atölye alanı, oyun alanı, ofis vs. her şeyimizdi. Fakat sahne olmanın gerektirdiği nizam ve düzene sahip değildi. Artık başka bir formata geçmek gerekiyordu. Pandemi bu süreci bir anda hızlandırdı.Bundan sonra ilk önce şu anda Goethe Enstitüsü’nden aldığımız ve dünyada 400'ün üzerinde proje arasından sıyrılarak elde ettiğimiz Covid Yardım Fonu'yla dijital bir alan açmak. Sonra da şehir dışında daha doğaya yakın bir üretim ve yaratım alanı oluşturmak. Önümüzdeki hedefler bunlar."DAYANIŞMA AÇISINDAN ÇOK DEĞERLİ BİR PROJE"Peki bu kararı aldığınızda neler hissettiniz?Açıkçası bu dönemde kendimizi yenilenmeye verecek olmak güzel bir his. Ve tabii bununla ilgili bir planımızın olması. Ama tabii 17 senelik bir varoluş biçimiydi ve ayrıca bölge itibariyle çok bağ kurduğumuz bir mekandı. O nedenle özellikle son defa orada bir çekim yaptık ve çekimler sırasında birkaç defa çok hüzünlendim, devam edemedim. Yine de tam bir vazgeçiş değil de tercih olduğu için çok yüksek bir acı ve hüzün vermedi.Galataperform Tiyatro Kooperatifi üyesi. Tiyatro Kooperatifi “Bizde Yerin Ayrı” kampanyasıyla önümüzdeki sezonun oyun biletlerini bugünden satarak özel tiyatroların salgındaki ekonomik kaybına karşı seyirciyi dayanışmaya çağırdı. Galataperform bu kampanyaya dâhil oldu mu ve bu sürece seyircinin ilgisi nasıldı?Dahil olduk biz de. Seyircinin ilgisinden ziyade daha çok kurumların desteğiyle bir nebze yürüdü. Ama sahneler açıldığından beri daha farklı bir atmosfer hakim. Seyircinin bir kısmı oyunlara gidiyor, temkinli de olsa. Bu nedenle proje sonlandı gibi oldu. Yine de dayanışma açısından çok değerli bir proje. Halen de aktif. Sahnesini açamayan, bir kampanya yürütemeyen, proje oluşturamayan bir sürü tiyatro var. Onlar için alarm çanları sürekli çalıyor. Uzak kalmanın getirdiği psikolojinin yanı sıra ekonomik sorunlar baki. Bu ve bunun gibi daha çok proje olmalı ve seyirci de rağbet etmeli. Ama bir yandan seyirci de kendi ayrı dramını yaşıyor. Çok zor bir süreçten geçiyoruz.Sizin yönettiğiniz "Terk Edilmiş Kıyılar//Negatif Fotoğraflar" oyununua bilet satın alanlar, İKSV’nin internet sitesinde oyunu 21 Kasım - 1 Aralık tarihleri arasında çevrimiçi olarak izleyebilecekler. Bu çevrimiçi gösterimler tiyatrolar için bir alternatif mi?Kesinlikle öyle. Bizim oyunumuz tamamen pandemi dönemine yönelik oluşturuldu. İki aşamalı. Önce dijitalde sonra da bomontiada sergi alanında sadece 3 kişinin alındığı bir alanda oyuncusuz bir dekorda oyunu deneyimliyorsunuz. Bir oyunu videoya çekip ekranda yansıtmaktan ziyade tiyatro ve dijital olanın bağlarını imkanlılığını düşündüğümüz bir proje oldu. Ayrıca kendi kuracağımız dijital portal da bu tür işlere imkan verecek."DENEYSELLİK RUHUMUZDA VAR"Peki özel tiyatrolar bu çevrimiçi gösterimlere teknik ve altyapı olarak hazır mı?Hayır, henüz hazır değiliz. Ne seyirci ne de biz. Ama kolay adapte oluyoruz. Bu süreç bize bunu mecburiyetten öğretti. Biz zaten kuruluş itibariyle “yeni metinler, yeni teknolojiler ve disiplinlerarasılık” ilkeleriyle varolan bir tiyatroyuz. Deneysellik ruhumuzda var. O nedenle kolay adapte oluyoruz. Ama teliften tutun, teknik donanıma, seyirci alışkanlığına ve algı yanlışlıklarına kadar bir dolu sorun var tabii.Pek çok özel tiyatro pandemiden dolayı ayakta kalmakta zorlanıyor. Toy İstanbul örneğinde olduğu gibi bazı tiyatrolar ise perdelerini bir daha açmamak üzere kapattı. Devletin bu sürece katkısı nasıl? Devlet özel tiyatroları yeterince destekledi mi?Maalesef, az önce de bahsettiğim gibi zaten problemli olan bir alan, devletle ilişkisinde de problemler bir alan bizimkisi; mevzuattan tutun tanıma, destek yapısına ve finansal düzenlemelere, statüye kadar. Bu dönemde bu arazların biraz daha ifade edildiği, fark edildiği bir noktaya geldik devlet nezdinde. Göz ardı edemediler. Ama çare dosyaları, çağrıları ve oluşturulan çabalar çok yetersiz kalıyor. Bu dönemin belki de en pozitif yanı durumumuzun bağımlılığı ve arazları ortaya çıktı ve Tiyatro Kooperatifi dahil bir dolu kurum ve örgüt bunu çözmenin yollarını araştırmak ve başarmak için yola çıktı. Devlet de iletişim kanallarını bir nebze de olsa açtı mecburen. Ama yol uzun. Yapılacak çok şey var.Son olarak önümüz kış ve yaz döneminde olduğu gibi açıkhava sahneleri de artık kullanılamayacak; artık tiyatrolar kapalı mekânları kullanmak zorunda. Tiyatrolar bu sürece nasıl hazırlanıyor?Biz az önce de söylediğim gibi dijitale ağırlık vererek hazırlanıyoruz. Atölyelerimizi de tamamen hibrit bir sisteme çektik. Yakında tüm bunları açıklayacağız ve yürürlüğe geçireceğiz. Zaten pandemi patladığından beri şahsen benim gördüğüm yegane çözümlerden biriydi. Ama tiyatrolar sahnelerini kapatıyorlar ve yöntem olarak daha çok destek kampanyalarına eğiliyorlar. Bu noktada seyircinin desteği ve başka kurum ve kuruluşların desteği çok önemli olacak. Ancak birbirimize omuz vererek ayakta kalabiliriz.
Röportaj
Yayınlanma: 28 Kasım 2020 - 11:54
Korona günlerinde sanat: Pandemi Galataperform'u nasıl etkiledi?
Pera Müzesi, SALT ve İş Sanat ile başladığımız yolculukta, bu haftanın konuğu Galataperform. Yeşim Özsoy ile pandemi sürecinin Galataperform’a yansımasını konuştuk
Röportaj
28 Kasım 2020 - 11:54