“Ben Okurum”un yeni bölümünde, dünya edebiyatının en sevilen büyüme hikâyelerinden biri var: Amerikalı yazar Harper Lee’nin 1960 yılında yayımlanan romanı Bülbülü Öldürmek. Deniz Yüce Başarır, ırkçılık, adaletsizlik, önyargılar ve toplumsal baskılar ekseninde gelişen olayları küçük bir kız çocuğunun, Scout’un ağzından anlatan romanı, M. K. Perker ile konuşuyor. Yıllarca mesleğini Amerika’da sürdüren, hâlâ da yeni kıtanın önemli basın organlarında imzasına sık sık rastlanan Perker’le Başarır, romanı bu ülkenin gerçekleri ışığında tartışıyor. Ve Bülbülü Öldürmek’in avukatı, babası, aklıselim kahramanı Atticus da sanki bir köşeden muhabbete eşlik ediyor. Başarır aynı zamanda, her zaman olduğu gibi romanın en can alıcı bölümlerinden alıntılar seslendiriyor.
“Güneyli edebiyatı diye bir hakikat var”
Bülbülü Öldürmek’in ve karakterlerinin Güney’den geldiğini söyleyen M. K. Perker, “Güneyli edebiyatı diye bir hakikat var,” diyor ve anlatıyor: “Güney’den neden bu kadar iyi yazarlar çıktığını sorduklarında Harper Lee, ‘Bizim hiçbir şeyimiz yoktu. Sinemaya gitmek yoktu, beyzbol izlemeye gitmek yoktu, hiçbir şey yoktu. Sadece konuşmak vardı’ diye cevaplıyor. Konuşmak da tabii hikayeler anlatmak ya da dedikodu yapmak.” Perker, Harper Lee’nin yazarlık hayatıyla ilgili ise “Genellikle bu otobiyografik olan romanları yazan yazarlarda zaten arkası gelme ihtimali zayıf oluyor… Çok önemli bir silahı bu tür bir hikâyede ortaya çıkarmış oluyor bu tür yazarlar,” yorumunu yapıyor.
“Romanların çizgi romana uyarlanmasına çok karşıyım”
Romanların çizgi romana uyarlanmasına çok karşı olduğunu söyleyen M. K. Perker, “Kitabı kitaba adapta etmek biraz garip. Çizgi roman olduğunda; o kişinin aslında senaryo yazma kabiliyeti olması gerekiyor,” şeklinde konuşuyor. Harper Lee ile Truman Capote’nin arkadaşlığına da değinen Perker, “Milyonda bir olabilecek, evrende oluşabilecek tatlı kazalardan biri gibi. Nasıl olabilir de bu iki şahane yazar kapı komşusu olarak büyürler ve büyüdüklerinde de bu dostlukları devam eder. Biri diğerini romanında kahraman olarak kullanır, diğeri onu çok el üstünde tutar…” diyor.