Yusuf Çifci yazdıRomeo ve Juliet belki de dünya tarihinin en popüler iki aşığı. Aşkları İtalya’nın Verona kentinde doğmuş ve dünyanın en ücra köşesine kadar yayılmıştır. Bu aşk mutlu bir sonla bitmese de çağlar boyu iki bedbaht aşığın acıklı hikâyesi dilden dile aktarılagelmiştir. Bu hikâye her ne kadar bir Shakespeare oyununun parçası olsa da hiçbirimiz bu aşkın yaşanıp yaşanmadığından şüphe duymayız. Çünkü bu aşk o kadar gerçekçidir ki Romeo da Juliet de bugün çıkıp gelse şaşırmayız. Öte yandan sanırım bu aşkı kıyısından köşesinden de olsa duyan herkes içerisinden mutlaka “keşke Shakespeare’in yazdığı o trajik sonla değil de mutlu bir sonla bitse” temennisini geçirmiştir. Romeo ve Juliet karşılarına çıkan bütün engelleri aşsa ve sonsuza dek mutlu mesut yaşasalar! Ne mutlu bir son değil mi? Ama durun! Ya onların aşklarını değerli kılan şey kavuşamamaksa? Ya kavuşmak mutluluk için yeterli değilse?İşte İsrailli mizah yazarı Ephraim Kishon tarafından kaleme alınan tarla kuşuydu juliet oyunu tam olarak buna; yani “Romeo ve Juliet kavuşsalardı ne olurdu?” sorusuna odaklanıyor. Yalnız hikâyenin bundan sonraki kısmında Romeo ve Juliet´in geçmişlerindeki tutkulu bir aşkı göremiyoruz. Olaylar şöyle gelişiyor: Romeo ve Juliet bir şekilde bir araya gelmişlerdir ve hatta bir de çocuk sahibi olmuşlardır. Bunun yanında o balkon sahnelerindeki tutkulu âşıklar gitmiş; yerlerine birbirine tahammül etmekten hicap duyan, sürekli kavga eden mutsuz bir çift ortaya çıkmıştır. Kızları Lukretia da bir aşk meyvesinden ziyade tüm aykırılığı ile bu ilişkiyi daha da tahammül edilemez hale getirmiştir. Tam da bu noktada Shakespeare mezarında ters dönmekten bir hal olmuş ve bizzat kendi onurunu kurtarmak için çıkagelmiştir. Lakin, karakterlerimiz Romeo ve Juliet bu olaya pek sevinemezler ve yaratıcıları Shakespeare’i başlarından salmak için bir yöntem bulurlar. Her ne kadar bu yöntem uğruna canlarını feda etmeleri gerekse de...Ezop Sahne tarafından sahneye konulan Tarla Kuşuydu Juliet oyununun yönetmen koltuğunda Engin Alkan oturuyor. Daha önceden de İBB Şehir Tiyatrolarında aynı oyunu sahneleyen Alkan oyunda, Romeo ve rahip Lawrance rollerine hayat veriyor. Güzel oyuncu Deniz Çakır oyunda Juliet ve Dadı rollerinde karşımıza çıkarken Fatih Al Shakespeare; Mert Şişmanlar da Lukretia rolüyle karşımıza çıkıyor. Yaklaşık 2,5 saat süren oyunda mizahın dozu ve oyuncuların enerjisi bir an olsun düşmüyor. Gelelim kişisel görüşlerime... Türkiye’nin en ön önemli tiyatrocularından bir tanesi Engin Alkan. Engin Alkan’ın İBB Şehir Tiyatrolarında sahneye koyduğu birbirinden önemli oyunları ortalama bir tiyatro izleyici olan bizlerin yüzünü fazlasıyla güldürmüştür. Hatta öyle ki İBB Şehir Tiyatrolarının son dönemde üretimsiz hale gelen, tekdüze oyunları içerisinde Alkan’ın sahneye koydukları inci gibi parlamaktaydı. Hal böyle olunca Engin Alkan´dan ortalamanın altında bir oyun beklemek gaflet hatta hıyanet içerisinde olmak demektir. Tarla Kuşuydu Juliet oyunu da klasik bir Engin Alkan işi. Geçtiğimiz yıl Derya Alabora ile aynı sahneyi paylaştıkları Beyaz oyunuyla oldukça beğenilen Deniz Çakır, Tarla Kuşuydu Juliet oyununda da beklentileri boşa çıkarmıyor ve oyunda kendisine hayran bırakıyor. Özetle Tarla Kuşuydu Juliet, “iyi bir tiyatro oyunu olsa da gitsek” diyenlerin gözü kapalı gidebileceği bir oyun. İyi seyirler.
Tiyatro
Yayınlanma: 20 Ocak 2020 - 15:21
Güncelleme: 20 Ocak 2020 - 15:23
Shakespeare'i mezarında ters döndürmek: Tarla Kuşuydu Juliet
İsrailli mizah yazarı Ephraim Kishon tarafından kaleme alınan Tarla Kuşuydu Juliet oyunu “Romeo ve Juliet kavuşsalardı ne olurdu?” sorusuna odaklanıyor. Yalnız hikâyenin bundan sonraki kısmında Romeo ve Juliet'in geçmişlerindeki tutkulu bir aşkı göremiyoruz.
Tiyatro
20 Ocak 2020 - 15:21
Güncelleme: 20 Ocak 2020 - 15:23