Şöyle ki; bir devlet büyüğü ya da önemli bir seferi yönetmiş bir komutanın, o günlerde yaşadıklarını ayrıntılı bir şekilde kayda geçirmesi ve ilerleyen zaman zarfında bunun kitap halinde basılması, o günleri anlamak ve yaşanan önemli gelişmeleri kavrayabilmek adına çok önemlidir. Nitekim; siyasi tarih yazımında hatıratların önemli bir yeri vardır ve yaşanan günlerin şekillenmesinde rol almış kişilerin hatıratları birer başvuru kaynağıdır.
Hatıratlar, karakterleri ve o karakterlerin mücadelesi ile yazılmış tarihi anlamada ve yazmada önemli bir etkendir peki güvenilirlik ve başvurulabilirlik derecesi nedir? Bu husus, uzun yıllardır tarih yazıcılarının ve okuyucularının zihnini meşgul etmektedir. hatırat sahibinin tamamen öznel fikirlerinden oluşan bir eserde, o günlerde kendi muhalifi olan kişileri şiddetle eleştirmesi ve onlarında yer aldığı kimi olayları farklı yansıtması muhtemeldir, en azından imkansız değildir. Yıllar sonra o dönemi çalışan bir kişinin sadece bu kaynaklara başvurması, çoğu kişi ve karakter hakkında yanlış bilgi sahibi olmasına sebep olacaktır.
Bir diğer hatırat çalışması olan karşı yazımda yine bu türün en önemli öğelerindendir. Şöyle ki; bir dönemin tanığı tarafından anlatılan olayların yine aynı döneme tanık olmuş başka karakterler tarafından “Gizli kalmış tarih, saklanan tarih, yakılan tarih” gibi farklı ve dikkat çekici adlarla ve karşıt görüşlerle yazılması ve basılması öncelikle döneme farkı bir pencereden bakmamızı sağlarken diğer taraftan kafa karışıklığını iyice artırmaktadır.
Bu sebeplerle, özellikle siyasi tarih yazımında ve okumalarında arşiv ve belge çalışmalarına ilk elden önem vermek ve akabinde diğer kaynaklara başvurmak büyük önem taşımaktadır. Dönemin yazılı kaynakları, telgraf, mektup, talimatname gibi belgelerin çözülmesi sonrası o belgelerde imzası olan kişilerin şayet varsa hatıratlarına ve bu emirnameleri hangi saikler altında yazdıklarına bakmak ve iyice anlamak gerekir. Tarih yazanın tarih yapana sadık kalmasının esas olduğunu düşünürsek, siyasi tarih yazımında tüm yazılı kaynakların taranması sonucu hatıratlara da bakmanın yerinde olacağı kanaati hasıl olmaktadır.
Özellikle bir kişi yada dönemi kötülemek amacıyla, dönemin karşıtları tarafından yazılan hatıratlardan yola çıkarak yapılan siyasi tarih yazımı belki bir dönem popülarite kazanabilirken ve gündem oluşturabilirken ilerleyen zaman zarfında matbuat çöplüğüne gitmekten kendini alamayacaktır.
Sonuç itibariyle; siyasi tarih yazımının önemine binaen, hatıratlarında göz önünde bulundurulması ancak ilk başvurulan ve tek başvurulan kaynak olmamasına özen gösterilmesi gerekmektedir. Siyasi tarihin tüm toplumu ve dünya tarihini etkilediğini düşünürsek, gösterilecek özen ve yapılacak detaylı araştırma gelecek nesillere en sağlıklı ve gerçeğe en yakın tarihi bilgileri ulaştırmamızı sağlayacaktır.