Ekonominin kayıt altına alınmaya yeni başlandığı MÖ 3500-3000’de işçilerin ve kölelerin bir günlük yevmiyeleri/tayın payları (ekmek tahıl ya da aş), çan biçimli devrik ağızlı çanaklarla ölçülürdü. Devrik ağızlı çanaklar Mezopotamyalı tüccarların ulaştıkları, İndus Vadisi’nden Anadolu içlerine kadar uzanan geniş alanda birbirine çok yakın hacimlerde elde kalıpla üretilmiştir.
Tapınaklarda çok sayıda ele geçen bu çanaklar tapınak ekonomisi kapsamında çalışan insanlara günlük ya da öğünlük besinlerinin standart miktarda verildiğinin göstergesidir. Böylece günümüzdeki asgari ücret uygulamasına benzer, işçilere ve kölelere verilen tayın payları, standart hacimler halinde düzenlenirdi.[1]
Modern asgari ücretin atası olarak kabul edilebilecek olan bu uygulama ile kölelerin de askerlerinde günlük yemek ihtiyacı bir standarda bağlanmış ve gelir gider hesaplarının tespiti kolaylaşmıştır. İlerleyen yıllarda bu uygulamanın en büyük faydasını şüphesiz sınırları çok büyük alanlara yayılan imparatorluklar görecektir. Öyle ki; Köle ve asker sayısı bugün dahi pek çok ülkenin nüfusundan fazla olan Roma İmparatorluğu bu uygulamayı geliştirerek, bugünkü tabirle günlük istihkak miktarını standart bir biçimde verme uygulamasını başarı ile uygulamıştır.
Antik çağın şüphesiz en büyük unsurlarından olan kölelerin, iş gücü ve üretimde bilek gücü ile çalışması ve bu alanların bir nevi taşıyıcı unsuru olması sebebiyle, her ne kadar yasalar önünde hakları olmasa da yaşam haklarını devam ettirmeleri konusunda bir dizi uygulamaya tabi oldukları görülmektedir. Bunun yanı sıra tapınak çalışanları, (rahipler ve hizmetkarlar) da bu uygulamalara tabidirler ve tapınakların düzenli olarak bağış ve adak aldığı göz önünde bulundurulursa dağıtımın bir standart düzeninde sağlanması bu adak ve hediyelerin de düzenli bir şekilde kullanılmasını sağlamıştır.
Devrik ağızlı çanakların bugün başta Şanlıurfa müzesi olmak üzere Önasya da yer alan pek çok kazı alanında ve müzede bulunması, bu uygulamanın Mezopotamya kökenli olduğunu göstermektedir. Öyle ki; tarihin ilk büyük devletlerinin ve asker köle gücünün bu bölgede var olmuş olması da bu tezi doğrular niteliktedir.
İlerleyen zaman diliminde gelişen bu uygulamalar, anıldığı üzere başta Roma İmparatorluğu olmak üzere pek çok devlet ve imparatorlukta kullanılmış ve modernleşerek günümüz asgari ücretine zemin hazırlamıştır. Günlük asgari gider hesabının bulunması ve bilinmesi doğal olarak bir aylık ve yıllık giderinde kolayca tespitini sağlamış ve bir nevi ülke bütçesinin tespitini de kolaylaştırmıştır. İşgal ve savaşın kol gezdiği antik çağın bir diğer özelliği de şüphesiz zamansız gelen kıtlık halleridir. Yağmur sulamasına bağlı ekili arazilerin, az yağışlı yıllarda akarsuların suyunun da azalması sebebiyle verimli olmaması şüphesiz asker ve kölelerin gider hesaplarına da yansımış ve bir nevi ekonomide küçülmeye götürmüştür.
Dünya tarihini tanımak adına her zerresi önem arz eden arkeolojik kazıların bizlere şüphesiz en büyük hediyesi, bu tarz eserler üzerinden günümüzde var olan kavramların geçmişlerini ve temellerini bulmamızı sağlamasıdır. Modern asgari ücret kavramının atası kabul edilen devrik ağızlı çanaklar geçmişte kimlere yemek kabı ya da günlük ihtiyaç malzemesi olarak hizmet etti bilinmez, ancak bilinen bir şey var ki, ekonomistler ve modern kavramların kökenlerini araştıranların üzerinde önemle durması gereken bir buluntu olduğudur.
Bir öğünlük yemek ihtiyacı çarpı günlük öğün miktarı, ortaya çıkan sonucun yıllık çarpımı ve bu sonucunda köle sayısı ile çarpımı bir tapınak yada soylu birinin villasının yıllık erzak giderini rahatlıkla ortaya koymaktadır. Gündelik hayatı da bir nevi kolaylaştıran bu uygulamanın en temelinde kölelik düzeninde kullanılıyor olması, bu uygulamanın bugünkü versiyonu kabul edilen asgari ücretin modern kölelik tabiriyle anılmasına yol açması da sanırım yadırganmamalıdır.
[1] Şanlıurfa Müzesinde anılan devrik ağızlı çanakların tanıtım panosunda yer alan yazıdan alıntı.