Kadıköy İskelesi`nin hemen önünde iki çocuk gördüm. Sonbahar eylülündeydik daha. Küçük kız çocuğu flüt çalıyor küçük erkek de bu flüt dinletisinin bedeli olarak para istiyordu. Şapka tutarak...
Vapurda da bir şölen vardı. Anne kız olması muhtemel iki güzel kadın...Biri akordiyon çalıyor, biri de bu dinletinin bir bedeli olduğunu anlatmaya çalışırcasına şapka uzatıyordu. Klasik bir denizsever olarak cam kenarından kalkıp yanlarına gittim. Cevabını bildiğim bir soru sordum:
-Nereden öğrendiniz.?
-Biz biliriz.
Yıllar önce Sulukule`nin kentsel dönüşüm sürecinde evlerinden uzaklaştırılan çocuklarla kurulmuş perküsyon grubuyla söyleşi gerçekleştirirken de aynı soruyu sormuştum:
-Nereden öğrendiniz?
-Biz biliriz. Annem, babam, amcam hep çalar. Biz de küçükken öğrendik.
Peki, biz nereden biliriz kim olduklarını?
İster Batı`da olsun ister Doğu`da çingeneleri hemen tanımamızı sağlayan ortak dillerini Yugoslav yönetmen Emir Kusturica Çingeneler Zamanı filminde önümüze sunmuş. Evet. Onlar bilir; dans etmeyi, şarkı söylemeyi, enstrüman çalmayı... Herkes de tanır onları. Görünce biz de biliriz onları. İçimizden, tüm kökenleri silip sadece "çingene" deriz. Peki ya biz nereden biliriz? Sokaklarda mendil satan, şarkı söyleyip, dans eden... Rahat yiyen, içen, konuşan insanları... Cevabı soruda gizli aslında.
Çingeneler Zamanı, Emir Kusturica`nın adeta başyapıtlarından biri. Bizim onları nereden bildiğimizi anlatıyor. Telekinetik güçlerinin farkında olan ama bunu kullanabileceğinin farkında olmayan Perhan, hastaları iyi etme yetisine sahip anneanne, hasta kız kardeş ama daima gülen yüzler ve eğlenen insanlar.
Yoksulluk, eğitimsizlik ve hastalıkla mücadele veren Perhan ve ailesi, karanlık bir yüz olan Ahmed`e bel bağlar bir anda. İşte bundan sonra başlar tüm zıtlıklar ve dibe vurduğu bir anda der ki; -Kendime yalan söylediğimden beri kimseye inanmıyorum. Suça yönelmenin suçla tanışmadan mümkün olmayacağını ilmek ilmek işleyerek anlatmış Kusturica. Çingeneler Zamanı`na bakınca tüm çaresizlik klişelerini bulabiliriz: Yoksulluk, ihanet, suça zorlanma... Bunları yapan çingeneler de diyebiliriz, bunları biz mi öğrettik onlara diye de düşünebiliriz.
Peki biz kimiz, onlar kim? Nereden bilebiliriz! Ederlezi (Hıdırellez) sahnesini filmi ruhuyla izlemiş kim unutabilir ki. Düşünmek için belki de şu an sadece birkaç dakikalık bir Goran Bregoviç dinletisine ihtiyacımız var. Nereden bilelim!