Tiyatro dramaturgu, oyun metni yazarı ve yönetmeni Ceren Ercan’ın “Berlin Zamanı”, “Tahran Rüyası” adlı diğer iki çalışması ile birlikte oluşturduğu Türkiye üçlemesinin son parçası olan “Seni Seviyorum Türkiye” Bakırköy Belediye Tiyatrosu tarafında sahneleniyordu.
Oyunu, 2015 Haziran ayında Bakırköy Belediye Tiyatrosu yönetiminde görevine başlayan -bana göre kuruma değer üstüne değerler katan- Alican Yücesoy, Doğacan Taşpınar, Elif Ürse, Defne Şener Günay, Gülce Uğurlu, Yelda Baskın, Didem Germen, Ali Rıza Kubilay, Fidan Koşar, Emrah Eren, Cihan İnan Bekar’dan oluşan kadronun görevi devrettiği son günlerde gördüm.
(2015/2016 Tiyatro sezonu ile 2018/2019 Tiyatro sezonu arasa BBT Yönetim Kadrosu)
Dört yıl boyunca, genel olarak ülke koşulları gereğince kısıtlı, özel olarak Bakırköy Belediyesi koşulları ile kısıtlanan imkanlarla yapamadıkları büyük işleri düşününce, BBT’nin görevi devreden ekibini yürekten kutlamak gerektiğini düşünüyorum.
Görevde bulundukları süre içinde yaptıkları işlerin Bakırköylü tiyatro seyircisini de aşarak ülkemiz tiyatrosuna yapılmış ciddi hizmetler olduğunu kabul etmek gerek.
Dilerim yeni gelecek olan yönetim görevi devreden yönetimin yaptığı işleri çıtayı daha da yükseğe koyarak devam ettirir.
Gelişmeleri bekleyip göreceğiz.
Yaptığı tüm çalışmaları yıllardır takip ettiğim Ceren Ercan’ın “Seni Seviyorum Türkiye” adı ile yazdığı oyun metni ile ilgili de bir şeyler yazmak isterim.
("Seni Seviyorum Türkiye" - Bakırköy Belediye Tiyatrosu - 2018/2019 Tiyatro sezonu )
Ceren Ercan’ın metni bana, dünyamızın 11 Eylül 2001 tarihinde New York’taki ikiz kulelere yapılan intihar saldırısının ardından geçen 18 yılı, bu 18 yıl içinde gelişen olayları, olayların başlatıcısı, bitiricisi, geliştiricisi ve tepe noktadan seyredicisi siyasal erklerin karşısında uluslararası okur-yazar bireylerin öz isyanının ne kadar hüzünlü ve babaya isyan eden ergen çocuk kıvamında olduğunu gösterdi.
Oyun metninin tamamında, aslında iyi insanlar olan ama bir şekilde yapamamış, tutunamamış, bu yüzden de kendilerine kaçış noktaları aramış, oralarda da barınamamış, aslında hiçbir yerde de barınamayacak ve sevilmek isteyen insanlar var.
Oyunun “Seni Seviyorum Türkiye” başlığı ile adlandırılması da bu isteğin bir yansıması olabilir bence.
Bir bakışla, “Seni seviyorum” demek, “Hadi! Sen de beni sev” demek olarak da okunabilir ve sonunda, kaçınılmaz olarak oyunun merkezinde olduğunu düşündüğüm soru gelir “Sen beni sevmiyor musun Türkiye…?”.
Ceren Ercan’ın oyun metni benim için, ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde yaşayan uygarlık tarihi göz önünde bulundurulduğunda, en kalabalık nüfus yoğunluğuna ulaşmış olan okur-yazar bireyin anlamlandırmama sancısına dair tarihi bir belge niteliği taşıyor.
Bu netameli oyun metnini seyirciye aktarma konusunda tercih edilen rejisi ve oyunculuk tarzı son derece başarılı bence.
Oyunun yönetmeni Yelda Baskın’ın ilk olarak 2007/2008 tiyatro sezonunda Elif Ürse, Gülce Uğurlu, Ceren Ercan ve Maral Ceranoğlu ile birlikte Oyun Deposu adı altında yaptıkları “Çirkin İnsan Yavrusu” adlı işle tanımıştım.
Sonraki yıllarda içinde yer aldığı projelerden “Aptal Sıradan ve Suçlu”, “D Blok D:7”, “Medeni Hali Kadın”, “Hizmetçiler”, “Gülünç Karanlık” gibi işleri görmüş biri olarak ifade etmem gerekir ki Yelda Baskın’ın “Seni Seviyorum Türkiye” için yaptığı reji çalışması tüm bu sürecin değerlenerek damıtıldığı noktalı virgül gibi.
Yelda Baskın’ın yeni reji çalışmalarını merakla bekliyorum.
Oyundaki tüm oyuncu kadrosu, oyunun ihtiyaç duyduğu donanıma haiz olarak sahnedeydiler.
Oyunun, Türk tiyatrosu için biçimsel yeniliğini ve bu biçimsel yeniliğe açık oyuncuların tiyatro okullarımızda yetiştirilmediğini düşünürsek oyuncu ekibinin tamamının aksamadan, sırıtmadan ve rejiyi ayak tutarak devinmeleri tebrik edilmeli.
Ez cümle, BBT’nin “Seni Seviyorum Türkiye” adlı yapımı biçim olarak ufuk açıcı, içerik olarak tartışma yaratıcı bir iş olmuş.
Bu durum, bir tiyatro oyunu için bariz bir başarıdır herhalde…