Biz kültür-sanat yayıncıları için ekim ayı önemli bir aydır. "Ekim ayı 'kültür-sanatın nevruzudur." desek, zannediyorum yanlış bir kullanım olmaz. Yaz aylarında genellikle müzik eksenli devam eden kültür-sanat faaliyetleri, ekim ayıyla birlikte sanatın neredeyse tüm dallarında çiçeklerini açar. Ta ki yaz aylarına kadar....
Sanatın 3 mevsim yaşandığı ülkemizde yaz ayları üşütür bizi. Buz tutarız. Sanat üreten kurumlar gibi biz yayıncılar için de yaz ayları can sıkıntısı demektir. Şehir Tiyatroları'nın, Devlet Tiyatroları'nın, özel tiyatroların, galerilerin, konferansların, seminerlerin, festivallerin -karpuz, kavun, kabak festivalleri hariç- olmadığı 3-4 aylık bir yaz döneminde sessizce ekimin gelmesini bekleriz.
Gerçi haksızlık etmeyelim; birkaç özel tiyatro -mesela ikincikat- bizleri yaz aylarında da yalnız bırakmadı. Bazı galeriler Güney'e de taşınsa varlıklarından haberdar olduk. Ses verdiler kimi zaman. İBB Şehir Tiyatroları Harbiye'den seslendi mesela...Fakat her şeye rağmen sanat her yaz olduğu gibi bu yıl da uykuya daldı.
Belki seyirci azlığı, belki maddi imkanlar, belki de hazırlık süreci bilemiyorum. Yaz aylarında yerini sessizliğe bırakan sanat anlayışı özellikle İstanbul için büyük bir kayıp. Sanatsız bir İstanbul çorak bir tarlaya benziyor.
Hazır ekim ayı da gelmişken gelin sanatı bir yıla yayalım. Ajanlarımız temmuz ve ağustos aylarında bomboş kalmasın.
Çok mu şey istiyoruz? Sanmıyorum.